Hayal Şehir - Nurten Yurt

 HAYAL ŞEHİR


Git bu mevsimde, gurup vakti, Cihangir'den bak! 
Bir zaman kendini karşındaki rü'yâya bırak! Başkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan; Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan; O ilâh isteyip eğlence hayalhânesine, Çevirir camları birden peri kâşânesine. Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka Benzer üç bin sene evvelki mutantan şarka. Mestolup içtiği altın şarabın zevkinden, Elde bir kırmızı kâseyle ufuktan çekilen, Nice yüz bin senedir şarkın ışık mîmarı Böyle mâmûr eder ettikçe hayâl Üsküdar'ı. O ilâhın bütün ilhâmı fakat ânîdir; Bu ateşten yaratılmış yapılar fânîdir; Kaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı. Az sürer gerçi fakîr Üsküdar'ın saltanatı; Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına; Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına, Ezelî mağrifetin böyle bir iklîminde Altının göz boyamaz kalpı kadar hâlisi de. Halkının hilkati her semtini bir cennet eden Karşı sâhilde, karanlıkta kalan her tepeden, Gece, birçok fıkarâ evlerinin lâmbaları En sahîh aynadan aksettiriyor Üsküdar'ı
Yahya Kemal Beyatlı 

 Hayal Şehir

Nurten Yurt

Meftune Hanım’ın telaşlı sesi sokağı doldurdu:

— Yetişin komşular! Sarman ciğeri kaptı!

Server Bey taşlıktan koştu. Leman Kadın cumbadan sarktı.
Hain kedi çoktan sokağın köşesini dönmüştü.

— Eyvahlar olsun! Akşam Mehmet Ali Efendi’ye ne pişirecem ben?

— Telaş etme komşu, buluruz bir çaresini.

— Meftune Hanım, bi koşu alıp geleyim ciğerciden, Lütfüzade Sokağı’nın dip köşesinden.

Komşular kaybolan akşam yemeği karmaşasını çözmeye çalışırken,
sokağın amansız hırsızı Sarman, servi ağacının kovuğunda ciğeri mideye indirmekle meşguldü.

— Yoğurtçuuuu!

— Kazım Efendi, şu tasa iki okka yoğurt koyuver. Sepetin içinde parası, aman dikkat et, dökülmesin!

— Kazım Usta, bana bir tepsi ayır. Akşam dünürler gelecek, anca yeter.
Geçen sefer biraz ekşi geldi bizim efendiye, tazedir bu inşallah?

— Töbe töbe, o da ne demek! Geceden mayalarım, benim yoğurdum ekşi olmaz bilesin hanım!

— Kahrolası Sarman! Şu kediyi yakalayıp götüremediniz koskoca mahalle,
her gün bir kayıp!

— Arsız hırsız… Geçen karda dayanamayıp aldım sahanlığa.
Pirzolaların yarısını götürmüş ruhum duymadan.
O sinirle bulamadım. Bir de baktım, mangalın yanına kıvrılmış mırıl mırıl…
Dayanamadım, kıyılmaz hayvana.

Gün servinin ardından devrilirken,
Lütfüzade Sokağı’nın ihtişamlı köşkünün cumbasına tırmanan Sarman pek bir keyifliydi.


Nurten Yurt


Yorumlar

Yorum Gönder