Ev Kızı Tefrikası - Nasıl Turşu Oldum? **** Bölüm 1:Sinema Düşleri *** Zeynep Pınarbaşı






Keje, diye sesleniyor, Baran, önce sesi çıkmıyor Keje’nin, sessizlik yeminini bozuyor. Ve en sonunda havai fişekler içinde delik deşik oluyor Baran. Gözlerimden dökülüyor yaşlar. Kardeşim giriyor odaya, “Ayy yine mi Eşkıya? Yakında bulursun Cumali gibi bir manyak başımıza getirirsin.” Diyor. Odadan çıkarken kısık sesle “kejeee” diye sesleniyor.

Burnumu çeke çeke üstümü değiştim. Anahtarları elime alıp depoya indim. Dedemden kalan eski püskü tekerlekli sandalyeye oturdum. Baran’ın Berfo’nun alnına sıktığı sahnedeki gibi kendimi hızlıca geriye sürükledim.

Kardeşim karakoncolos gibi bitti kapıda. “Ne o yine intihar provası mı? dedi. Sinir tepeme çıkıyor. Alev püskürüyor burnumdan ses çıkarmıyorum.

Yeniden eve çıktım. Bu sefer Sultan filmini açtım. Rast gele sardım kaseti. Minibüsçü Kemal’le Sultan’ın çamurlarda yuvarlandığı sahne geldi karşıma. İçim aşkla doldu, gülümsedim. Televizyonu kapatıp aynanın karşısına geçtim. Aynadaki kendime bakıyorum, Kemal’in bıyıkları kaplıyor dudaklarımı, istemsizce kaşıyorum. Sis bulutu dağılıyor ardımdan çünkü yine o kahrolası kardeşim kapıyı açtı. Sensör gibi, her yeşilçam rüyamın kâbusu oluyor.



Yeter bıktık artık senin müzmin romantikliğinden bir koca bul da kurtulalım.

Hapsedildiğim bu cehennem binada hangi kocayı bulmamı istiyor acaba?

Pazar arabasını çeke çeke annem geldi. Bahçeye girer girmez sesi yükseliyor, sanki etrafımızda ses duvarları var da buraya gelince duymayacaklar.

Kalkın kaltaklar gelin de azıcık yardım edin, bir işin ucundan tutmayı bilmez misiniz siz?

Kapının kenarında duran kül kovasını eline aldı kardeşim yalandan taşıdı dışarı.

Ayy anne daha napim bak kovayı dök dedin, evi de süpürdüm!

Zaten sana değil kızım o sinema orospusu ablana diyorum kalkmak bilmez kaltak.

Bütün mahalle beni ev orospusu olarak tanıyor, hangi kaynana gelip beni ister ki oğluna zaten ailecek adımız çıkmış. İnip pazar arabasını aldım, zorla çıkarıyorum yukarı. Hala söyleniyor annem, az arkasından gelen kardeşim kıs kıs gülüyor.

Ben de iş yapıyorum işte, yeter üstüme gelme.

Pabucuma anlat onu, bak al otuz dokuz numara, ağzına da yemek ister misin?

Mutfağa girip arabayı boşalttım, asılı çamaşırları topladım, önceki günden kalan çamaşırları ütüledim. Erkek kardeşimin ayakkabılarını boyadım, yemeğin malzemelerini hazırladım. Annem de tencereye koyup pişirdi. Kahve yaptım her iş bitimi sonrası olduğu gibi, anne ve kızları saatimiz geldi. Nispeten annemin gözüne göründüğüm tek an. Her işin bittiği, yormadığı ayaklarını uzattığı, halden düşmeyen kollarını kardeşime ovalattığı nadide zaman dilimi.

Yorulan narin bedeni pazarın kurulduğu günlere denk geliyor.  Evden çıkmam yasak olduğundan bu işin üstüne kalmasından dolayı hırsını almak için ev orospusu ile meleğinin kıyaslanma ritüeline geçiyor. Kardeşimin gözünü boyadığını göstermek istiyorum. Halı altına süpürülmüş tozları görsün diye yalandan halıya ayağımı atıyorum, takılmış gibi.

Beceriksiz salak terliğin tüm pisliğini taşıdın oraya, diyor. Yine kendime çeviriyorum okları. Yılıyorum bu her gün yaşanan sinema sahnesinden. Kalkıyorum. Oyunumu sergiliyorum.  Sofrayı hazırladım, bulaşıkları topladım, çayı demledim.

Gece oldu. Herkes uyudu. Benim saatim başladı. Gönül yarası filmini açtım. Çizilmiş, zaman zaman takılan dvd’nin bugün tutukluk yapmaması için dua ettim. Benim için bir kez daha sonuna kadar düzgünce oynamalıydı. Filmi bitirdim. Ertesi gün için ekmek mayaladım. Bulaşık makinesinde yıkanan temiz eşyaları yerleştirdim. Ortalığı topladım. Banyomu yaptım. Soğuk suyu tuttum tüm bedenime, hayattan arındım.



Odama doğru giderken babamın yalnız olduğunu gördüm. Kapısını çektim. Horultusundan kaçan annem hakkı olan yatağıma yattığından salona doğru ilerledim. Vaz geçtim. Depoya indim.  

Tekerlekli sandalyeye oturuyorum, dededen kalma silahı tutuyorum alnıma Berfo gibi sürüklenmeyi hayal ediyorum. Olmuyor. Ardına çıkacak tantanayı düşününce sessizce yitip gitmek istediğimi anladım.

Oturup sonumu düşündüm

Gün ağarmaya başladı.

Ağarmadan bitirmem gerekliydi.

Büyük bir varili tuz ve sirke ile doldurdum. İçine girdim.

Bilinmezliğimin, kıymetsizliğimin, evde kalmışlığımın, kızlığımın turşusunu kurdum. 

Zeynep Pınarbaşı





 

Yorumlar

Yorum Gönder