James Turrel… O’nu ilk defa bir
sanat videosunda izledim. Oldukça sıra dışı çalışmaları ilgimi çekti. Önceleri
kendisinin bir ışık sanatçısı olduğunu düşündüm. Biraz araştırınca kayıtlarda “ışık
ve uzay sanatçısı” olarak yer aldığını gördüm.
James Turrel bütün çalışmalarında
ışığı kullanıyor. Işığa öyle açılar veriyor ki, siz olduğunuz yerde pek çok
figür varmış gibi görüyorsunuz. Aslında bulunduğunuz ortamda tablo ya da heykel
formunda elle tutulabilir hiç bir şey yok, fakat ışık kaynakları o kadar iyi
ayarlanmış ki, karşınızda bulunan çeşitli şekilleri gerçekten oradaymış gibi
algılıyorsunuz.
Söz gelimi 2013 Yılında Googleheim müzesinde sergilediği
“skyspaces” serisinde bulunduğu mekanı kullanarak, alanda herkesin kendini eserin
bir parçası gibi görmesini sağladı.
Eserlerini sergilediği ortamlarda,
insanlar bu sanat dalını tam olarak kavrayamadıklarından O’na “Peki, biz bu
güzel eseri nasıl alıp eve götüreceğiz?” gibi sorular yöneltiyorlar. O zaman
Turrel sanata bakış açısının nasıl olması gerektiğini vurgulayarak, diyor ki:
“Sanat eseri obje olarak
görülmez. Sanat eseri bir fikir, bir görüş, bir tecrübedir.”
Bu söylem bana ünlü edebiyatçı
Raymond Carver’ın “ Yazar bir eseri herkesten farklı bambaşka bir açıdan görür
ve bunu tam olarak anlatır. Önemli olan o farklı görüş açısı ve onu
betimleyebilme yeteneğidir” tanımlamasını anımsatıyor. Daha özetle söylemek
gerekirse “Sanatta ne anlattığınız ya da ne gösterdiğiniz değil, nasıl
anlattığınız ya da nasıl gösterdiğiniz önemlidir” kavramının altını çiziyor Turrel.
Santçının bir başka ilginç çalışması da özel duman
karışımları kullanarak, gökyüzünde resimler oluşturması… Benim görüşüme göre, içinden
taşan yaratıcı gücü hiçbir şeyle sınırlayamıyor ve yeryüzü ile gökyüzünü kendine
ait dev bir tuval, dev bir palet gibi kullanılıyor.
Konu ile ilgili yaptığım araştırmalar sırasında, ilgimi
çeken bir başka olayı da size anlatmak istiyorum.
Turrel Avrupa ülkelerinden
birinde sanırım Fransa’da bir ışık sergisi düzenliyor. Bu serginin bir
köşesinde ışık açısını ayarlayarak, üç boyutlu bir sütun oluşturuyor. Sütun o
kadar gerçek görünüyor ki, yanına bir de
uyarı yazısı astırıyor. “Bu sütun, ışık sanatı eseridir. Gerçek üç boyutlu bir
yapı değildir.” Turrel’ın ihtarına rağmen pek çok kişi sergiyi gezerken,
sütunun gerçek olduğunu düşünerek, dayanmak istiyor ve haliyle düşüyor.
Sanırım, olabilecek yaralanma vb. gibi olaylardan da sergi
sahibi olarak sorumluluğu var ve kendisinin uyarı yazısı astığını insanların
görmezden geldiğini anlatmak için mücadele vermek zorunda kalıyor.
En sonunda şöyle bir açıklama yapıyor “ Avrupa ülkeleri benim sanatımı kavrayamıyor. Bundan sonra sergilerimi Asya ülkelerinde açacağım.” Büyük ihtimal Japonya vb. Asya ülkelerini kast ediyor.
Bu önemli sanat söyleşisinde arkadan bir dinleyici el kaldırıyor ve söz istiyor.
“Buyurun” diyor
Turrel.
İzleyici kasılarak “ Ben sizin sanatınızı beğenmiyorum”
şeklinde görüşünü bildiriyor.
Turrel bakıyor adamı yüzüne, hafif üzülmüş bir ifadeyle ve
cevabı veriyor ” Bunun hiçbir önemi yok”
Bence bu cevap, Turrel’in bütün çalışmalarının anahtarı niteliğinde… Düşünün dünya
üzerinde belki de alanınızda tek isimsiniz, eşi benzeri olmayan eserler ortaya
koyuyorsunuz ve biri çıkıp diyor ki, “Ben beğenmedim.” Senin bireysel görüşünün
ne önemi olabilir, bir insan dehasının yaratıcılığı karşısında…
Hepimizin başına gelmiştir. Uğraşır, didiniriz gerçekten çok
yararlı, çok farklı ya da çok güzel bir şey ortaya koyarız. Birisi gelir ve der
ki ” Bu hiç bir işe yaramaz. “” Sen yeteneksizisin”, “Senin vizyonun yok”,
“Senin fikirlerin yanlış/önemsiz ”, “E… Ben beğenmedim.” vs.vs…
O zaman sizden ricam lütfen Turrel’i hatırlayın, deyin ki “Bunun hiç bir önemi yok” ve devam edin.
Lütfen, devam edin. Kimsenin sizi yolunuzdan çevirmesine izin vermeyin.
Yürekten inanıyorsanız doğruyu yaptığınıza, o zaman yaptığınız doğrudur,
eşsizdir ve paha biçilmez değere sahiptir.
Dahi sanatçının enteresan
çalışmaları, giderek daha da ilginç hale geliyor. Turrel yeryüzünü ve gökyüzünü
kendi çalışma alanı olarak görmeye devam ediyor. Hani herkes parasıyla ev, araba, arsa bağ, bahçe,
gemi gibi çeşitli yerler satın alır ya… Turrel de tutup, bir krater satın
alıyor. Evet, evet bildiğiniz sönmüş bir yanardağ satın alıyor.
Yanardağın içinde güneşin ve ayın çeşitli
yansımalarını kullanarak değişik mekanlar oluşturuyor. Hatta denilebilir ki,
sadece ışığı kullanarak, kendine ait bir sanat şehri oluşturuyor. Dünyanın çok
büyük sanat vakıfları Turrel’in çalışmalarına maddi destek sağlıyor. Kendi
açıklamasına bakılırsa, “cenneti
fethederek, yüceliğe ulaşmak” amacı ile üzerinde çalıştığı bu muazzam eseri
2024 yılında tamamlayacak.
Takipteyim, açılır açılmaz
sizinle paylaşacağım… Çok sevgiler
Bilmediğim bir sanatçı hakkında ne çok şey öğrendim eline sağlık
YanıtlaSilBeğenmene sevindim.. Çok teşekkürler
YanıtlaSil