Kardeşim Işıl’ın isteme
faciasının üzerinden çok geçmeden mahallenin en tanınmış çöpçatanı Kısa Meral
kapımıza dayandı. Işıl, hevesle kapıyı açarken, mutfak kapısından Meral’in
gelişini gözlüyordum.
Nasılsın kül kedisi? Hadi koy
kahveleri, diye seslendi bana. Gülerek hiç değişmeyen repliğini tekrarladı.
Çekip alacağım seni bu hayattan. Halamdan sonra tek umudum Meral’di.
Heveslendirme
şunu Meral, onun için görücü giremez bu kapıdan içeri. O seçimini yaptı. Ölene
kadar bize bakacak. Umarım bizden önce ölmez
Vallahi
Sabiha, masallardaki tüm üvey analardan berbatsın. Bitir şu kini artık. Evladın
o çok ağlarsın sonra
Hiç bitmeyen başka bir diyalog
daha gerçekleşmişti. Meral giderken beni öpmeyi ihmal etmezdi. Kim demiş
görücü kapıdan girecek diye kaçıracağım kız seni, derdi.
Birbirini kovalayan yıllar hiç
bitmezken benim sonsuz döngüm devam ediyordu. Bu kurtarma komploları süresinde
Meral üçüncü kocaya nikahı basmıştı. Adamı yaşlı ve zengin seçmişti. Çabuk
ölsün diye ama diğerleri tahtalıköye çoktan tahta olmuşken adam dipdiri
karşısındaydı. Meral her lafı açıldığında, ölmedi pezevenk üstüme mum
dikecek, diye söylenirdi. Aman artık benim de yaş geçiyor soğan cücüğü
kalsın evde artık n’apalım, derdi üstüne.
Salona girer girmez lafa daldı.
Serpil’e görücü geliyor. Yarın
dediler. Hazır olun. Çok zenginler geçen bertaraf edilenler yanında halt etmiş.
Bir baş oğlan, anan da üstüne kalmaz. Bir şekilde yanlarına alırlar. Kızın da
hayatı kurtulur bakıcılıktan. Sen rahat ben rahat oh mis.
Nefes almadan saydırdı. Bu kadar
kesin konuşması varsa bu iş olacak demekti. Belki de gelmeden Serpil’le
konuşmuş, onayını almış işi hızlandırmıştı. Serpil tekne kazıntısı teyzemdi.
Nerdeyse on yaş vardı aramızda. Sefildi benden beter. Yatalak kalan anneanneme
bakıyordu. Rahatına düşkün annem hiç yardım etmezdi. Kaç kez, senin de annen
abla, sizin oraya taşınalım hiç değilse okul vakti ilgilen ben gerisini
hallederim, okuyayım, diye yalvarmıştı.
Ben kurtulamadım o kurtulsun diyerek bir defasında kahramanlık yapıp ben
bakarım diyecek oldum iki gün dayak yedim. O günden beri lafını edemedim.
Kimmiş
neciymiş bunlar Meral anlat hele, son istemeden sonra bakalım Haydar efendiye
nasıl diyeceğiz.
Canım oldu
bitti, adamlar onca özür diledi.
Olur mu
öyle şey, kızlarımın adı çıktı.
Ay yapma Sabiha,
Jeyan’ı sürdünüz öne Işıl’ın lafını bile eden yok.
Oğlan sapık çıktı, tuvalete diye
kalkıp mutfakta Jeyan’ı sıkıştırmış lafını ortaya atmışlardı. Evde kalmış kız
canı çekmiştir diyen bir densiz yüzünden adım dolandı durdu. Çoktan film afişim
hazırdı. Porno yıldızı Jeyan, mahallenin pis heriflerinin kafasının içinde
beyazperdede kapalı gişe oynuyordu. Bazen sırf bu pislikler yüzünden evden
çıkamadığıma seviniyordum.
Babam hızlıca ikna edildi.
Serpil’le konuşuldu. Annesini bırakmamak üzere anlaşacaktı. Yoksa olmazdı.
Görücü gelecek ailenin kadınları ile bir tanışma toplantısı yapıldı. Oğlumuz Serpil’i
görmüş çok beğenmiş illa da o olsun diye tutturmuş. İlk kez birine tutulmuş
biricik oğullarıymış falan da filan öve öve bitirilmeyen damat gündemdeyken annem
hızlıca konuyu değiştirdi.
Evden hiç çıkmayan, biricik körpe
kardeşini istiyorlarsa her şeyin en iyisi en güzeli olmalıydı. Liste çoktan
hazırdı. Erkek ahalisi de pek havalıydı. Bir tek oğullarıymış zaten biz
istemesek onlar yaparmış. İçerde bir evlat yarışı başlamıştı. Herkes kendinde
olanı pazarlıyordu. Zengin sülalenin başka oğullarının ihtimaliyle Işıl da
arada laf içine sokuluyor, göz ucuyla etrafta gezdiriliyordu. Uyku ilacının
dozu birazcık yükseltilmiş anneannem evinde mışıl mışıl uyurken bizim evde
olanlar oldu. İki gün sonrasına kız istenip yüzükler takılacaktı.
Başlangıç olarak gramajı yüksek
iki burma bilezik, alyans dışında pırlanta tek taş istendi. Erkek tarafına ilk
kurşun saçmalarla atıldı. Bu iş canlı bombaya kadar giderdi.
Serpil’in evlenmesine annem ve
babamın nasıl hızlıca ikna oluşuna o gece kulak misafiri oldum. Düğünde takılan
altınları alma planları yapıyorlardı. Kafaya koydularsa kesin olurdu. Serpil de
el evinde kalakalırdı. Ya da gerisin geri anasının yanına postalanırdı. Sonra
da sonsuza kadar evde kalırdı.
Bir sene sonraya düğün planları
yapıldı. Ne bayramlar ne doğum günleri geçiştirildi. Dedemin mevlidinden
anneannemin evlilik yıl dönümüne kadar akla gelen her günde altın istendi.
Bohçaların tek eksiği altın kurdelesiydi. İçinde yok yoktu bizim götürdüğümüz
pijamalı donlu uyuz bohçanın yanında çeyiz mağazasını evimize taşıyan damat
tarafı her istenen de biraz daha kuduruyor. Oğullarının hatırına ya sabır
çekip, kız hele eve gelsin görürsünüz siz, diyorlardı.
Mehir’i atlatan damat neredeyse
kına gecesinde bu düğünün kafasına sıkacaktı bizimkiler ilk kez geri adım
attılar. İmam nikahı kıyılmadan önce annem nereden çıkardıysa bizim
adetlerimizde mehir bir sene içinde geline ve ailesine ödenir dediğinde ortalık
karıştı. Hoca da anneme destek çıkıp aile büyükleri hop oturup hop kalkarken Serpil
ürkek bir kuş gibi çırpınıp ben istemiyordum diye ağlıyordu.
Annem, sana laf düşmez ben
senin annen sayılırım ben ne dersem o olacak, diyerek ortalığı yıkıyor,
kaynana damadı geçiyor, annem ortalığı biraz daha velveleye veriyordu. Bizim
salonda az sonra kan dökülecekti. Sonunda herkesin öldüğü filmlerden biri
çekiliyordu.
Serpil’in ürkek, korkak,
neredeyse orada can verecek halini gören damat dayanamadı. Kırk gramlık sekiz
burma bileziği Serpil’in koluna taktı. Bunca tantananın üstüne çay içilmez de
ne yapılırdı. Külkedisi olarak mutfağıma geçerken balkonda gizlice konuşan,
konuşurken izmariti yercesine sigara içen damatla annesine kulak misafiri
oldum. Sevilmeyen biri olmanın en güzel yanı sizi görünmez kılmasıydı. Silik,
sevilmeyen görünmez bir kızdım.
Oğlum bu
kız eve girsin bir daha ailesinden kimseyi göremez. Ben sana diyorum nikahı
basar basmaz eve kapatacaksın.
Oğlan bir süre sesini çıkarmadı.
Çok ürkek
anne, kızın günahı ne. Ama haklısın bir yeter diyemedi ailesine.
Eve girsin
hele aslan kesilir bu.
Haklısın,
seviyorum ama vazgeçmem.
Geçme oğlum
ama haddini bildir.
Eee onu
yaparız tabii, ilk günden bir temiz dayak yer benden. Ahdettim.
Kına, düğün ardına ertesi gün
nikah olacaktı. Evlenmeye hevesli tüm çiftler aynı tarihi seçtiği için nikahı
düğünle aynı güne getiremediler. İmam nikahı olmuştu zaten. Kız çoktan bizim oldu
diyorlardı. Eve dahi götürmeye kalktılar. O eve girerse bu düğün yatar diyen
annem diretti. Bunca kavganın arasında Serpil ne yapacağını bilmeden oradan
oraya savrulup azgın kadınların arasında oyuncak gibi elden ele dolaşıyordu.
Evinin tüm eşyalarını kayınvalidesi baştan aşağı dizmişti. Yatak odasını alan
babam sorma zahmetine bile girmemiş kafasına göre bir şey alıp eve göndermişti.
Biraz pahalısını alalım laf olması derken aklından geri dönecek olan bilezikler
geçiyordu.
Düğün yaklaştıkça Serpil
suskunlaşmaya başladı. En ufak bir tartışmada yükselen seslerden korkuyor,
geriye çekiliyor, neredeyse bayılacak gibi oluyordu. Başıma yeni bir bela alma
zamanı gelmişti.
Her ne
kadar teyzem olsan da ben senin ablan sayılırım, anlat bakalım. Günden güne
soluyorsun.
Aslında
biz Kerem’le biraz sevgili gibiydik, annemi doktora getirip götürmeler de
tanıştık. Babası hastaydı. Ama aşk değilmiş Jeyan ve neye dönüştü ben de
bilmiyorum.
Bunca açgözlülüğe adam da haklı
olarak isyan etmişti belli ki.
Evlenip baş
başa kalınca her şey düzene girer.
Girer mi
Jeyan? Geçen gün ilk kez bir şey istedim. Zaten bana sorulmadan alındı eşyalar,
yerlerini değiştirelim dedim. Kayınvalidem evi kaldırdı, indirdi. Tartıştık
kadınla, o arada nasıl oldu bilmiyorum bir de Kerem’den tokat yedim. Aslında o gün yüzük attım. Ama yine nasıl
oldu bilmiyorum yüzük parmağımda. Bazı anları hatırlayamıyorum sanki ruhum
eriyor gibi.
Kendim için bir çare bulamazken
Serpil’e ne faydam olurdu bilmiyorum. Tüm bildiklerimi anlatırsam belki gelecek
tehlikelere karşı kendini korurdu. Bizimkilerin altınları alma mevzusu Serpil
için bir faciaya dönüşebilirdi.
Aslında
sana söylemem gerekenler var. Annemler senin altınlara göz dikti. Pek sana
verecek gibi değiller.
Gözlerini açtı, içinden küçük bir
korku haykırışı yükseldi.
Kaynanam
kesin döver beni. Kurtulamam.
Sanırım
önce Kerem’den kurtulman gerek.
Nasıl?
Mehir
muhabbetinde çok kızdı. Duydum annesiyle konuşurken. İlk geceden döverim
diyordu.
Serpil şaşırmamıştı. Sanki o
tokat bu dayağın habercisi gibiydi. Belki de çoktan dövmüştü kızı. Çaresizlik
her yanımızdan sızıyordu. Sarılıp ağlamaktan başka devamız yoktu.
Bir anda ayaklandı. Bilgisayardan
“hamamcı teyze” şarkısını açtı. Pek severdi roman havası oynamayı. Başladı
göbeğini sallamaya. Ben de kalktım. Göz yaşlarımız kahkahalarımıza karıştı.
Delirmiştik. Vallahi delirmiştik. Çok temizinden delirdik. Kahkahalı
gözyaşlarını dindirmek zaman aldı.
O günden sonra her daraldığımızda
“hamamcı teyze” şarkısını açıp oynamaya başladık. Tüm enerjimizi tüketip
yeniden yükleniyorduk. Kına gecesi bu şarkıyı çaldırıp oynadık. O kadar
kendimizden geçmiştik ki annem masa altlarında içki aramaya başladı. Kınada da
kendini gösteren annem avuca koyulacak çeyreği beğenmeyip bir bilezik daha
aldırmıştı. Babamla akşamları hesap yapıyorlardı.
Düğün günü geldi çattı. Gelin
almaya geldiklerinde Serpil’in kollarını bomboş gören kayınvalide evin içinde
anneme saldırdı. Tüm bilezikleri koluna takıp yeniden çıkardılar evden. Gelin
almanın sağlaması da yapılmıştı.
Gelin odasında ben ve kayınvalide
takılan altınları toparlıyorduk. Serpil ağlamaya başladı. Telaşlandım. Kadın
şaşkınca, ne oldu, diye sordu.
Anneciğim
ablamla eniştem altınları almak istiyor. Lütfen bizden birine teslim etmeyin
ben Kerem’i çok seviyorum. Bu geceden sonra ailem sizsizin.
Cadı kadın birden yumuşak bir
poğaçaya dönüştü. Serpil’e sarılıyor, canım kızım, diyerek göğsüne
bastırıyordu. Ağzı bağlı bir poşetin içinde düğünden önce takılan tüm
bilezikleri kadına verdi.
Anne bu
poşeti çantanın en altına koyun ablam görmesin.
Kadın telaşla altınları
toparladı. Serpil çeyizde getirilen valiz şeklindeki şık makyaj çantasını alıp
kapıya doğru ilerledi.
Anneciğim
lobi de büyük aynalar var. Şuradan geçersem kimse görmez makyajımı üstümü
başımı düzeltip geleceğim.
Ben de yardım edeyim diyerek
hamle yapınca, sen gelme Jeyan ablama bak, şimdi olay çıkarmasın, dedi.
Serpil’in her konuşmasında kayınvalidesi biraz daha yumuşuyor, keyifleniyordu.
Kayınvalide altınları teslim etmeye ben de annemi kolaçan etmeye çıktım.
Serpil, güzelliğine güzellik
katıp gelecekti. Kadın altınları kaybetmemek için çabalarken ben de altınları
kaybettiğini anlayan annemle babama bakıp eğleniyordum. Açgözlülük derdine
düştüklerinden Serpil’i unuttular. Bizimkilerin ellerinde patlayan heyecanı
yüzünden keyiften kendimden geçmişken gelinin kaçtığı haberi yayıldı.
Düğün salonunda taraflar
Seferoğulları ve Tellioğulları gibi birbirine girdi. Kayınvalide altınları
kurtarmış olmanın verdiği sevinçle kocasını ve oğlunu toparlayıp düğünü
dağıttı.
Ertesi gün evde küçük çaplı bir
kıyamet koptu. Benim bildiğimi düşünüp üstüme yüklendiler. Ev ahalisi Serpil’i
aileden silip anneannemi de bir bakımevine yerleştirip hayatlarına devam
ederken cadı kayınvalide poşetteki bileziklerle kapımıza dayandı. Tüm mahalleyi
ayağa kaldıracak bir sesle bahçede bağırıyordu.
Sahte
bunlar, sahte! Altınlarımı verin! Allah’ın belaları açgözlüler, nerede o Serpil
karısı nerede?
Mahalleli şimdi küçük
beyinlerinin içinde dolandırılan kayınvalidenin filmini çekiyordu. “500 gr
Altınla Kaçan Gelin” afişleri küçük beyinler sinemasındaydı.
Sesleri duyan Kısa Meral, bahçede
bitiverdi. Firuzan Hanım, bırakın bunları. Ben Kerem oğluma başka güzel kız
bulurum evde hazır zaten, derken bir yandan bana bakıp göz kırpıyordu.
İçinden söylese de duydum. Çekip alacağım seni bu hayattan
Pek güzel olmuş. Kalemin dert görmesin ☺
YanıtlaSilteşekkür ederim İpekcim
SilZeynepciğim kalemine sağlık. Bir toplum yarasına senin kız mizahi parmağını basmış.
YanıtlaSilsağol sevgi ablacım :)
SilCok guzel inanilmaz keyifli okudum...
YanıtlaSilteşekkür ederim füsun :)
SilTatlı anlatı.
YanıtlaSilteşekkür ederim ülkü ablacım :)
SilÇok rahat okudum,bir nefeste...
YanıtlaSilteşekkür ederim :)
Sil