Ev Kızı Tefrikası- Nasıl Turşu Oldum? Bölüm: 6 * Küçük Beyinler Sineması * Zeynep Pınarbaşı

 


Kardeşim Işıl’ın isteme faciasının üzerinden çok geçmeden mahallenin en tanınmış çöpçatanı Kısa Meral kapımıza dayandı. Işıl, hevesle kapıyı açarken, mutfak kapısından Meral’in gelişini gözlüyordum.

Nasılsın kül kedisi? Hadi koy kahveleri, diye seslendi bana. Gülerek hiç değişmeyen repliğini tekrarladı. Çekip alacağım seni bu hayattan. Halamdan sonra tek umudum Meral’di.

Heveslendirme şunu Meral, onun için görücü giremez bu kapıdan içeri. O seçimini yaptı. Ölene kadar bize bakacak. Umarım bizden önce ölmez

Vallahi Sabiha, masallardaki tüm üvey analardan berbatsın. Bitir şu kini artık. Evladın o çok ağlarsın sonra

Hiç bitmeyen başka bir diyalog daha gerçekleşmişti. Meral giderken beni öpmeyi ihmal etmezdi. Kim demiş görücü kapıdan girecek diye kaçıracağım kız seni, derdi.

Birbirini kovalayan yıllar hiç bitmezken benim sonsuz döngüm devam ediyordu. Bu kurtarma komploları süresinde Meral üçüncü kocaya nikahı basmıştı. Adamı yaşlı ve zengin seçmişti. Çabuk ölsün diye ama diğerleri tahtalıköye çoktan tahta olmuşken adam dipdiri karşısındaydı. Meral her lafı açıldığında, ölmedi pezevenk üstüme mum dikecek, diye söylenirdi. Aman artık benim de yaş geçiyor soğan cücüğü kalsın evde artık n’apalım, derdi üstüne.

Salona girer girmez lafa daldı.

Serpil’e görücü geliyor. Yarın dediler. Hazır olun. Çok zenginler geçen bertaraf edilenler yanında halt etmiş. Bir baş oğlan, anan da üstüne kalmaz. Bir şekilde yanlarına alırlar. Kızın da hayatı kurtulur bakıcılıktan. Sen rahat ben rahat oh mis.

Nefes almadan saydırdı. Bu kadar kesin konuşması varsa bu iş olacak demekti. Belki de gelmeden Serpil’le konuşmuş, onayını almış işi hızlandırmıştı. Serpil tekne kazıntısı teyzemdi. Nerdeyse on yaş vardı aramızda. Sefildi benden beter. Yatalak kalan anneanneme bakıyordu. Rahatına düşkün annem hiç yardım etmezdi. Kaç kez, senin de annen abla, sizin oraya taşınalım hiç değilse okul vakti ilgilen ben gerisini hallederim, okuyayım, diye yalvarmıştı.  Ben kurtulamadım o kurtulsun diyerek bir defasında kahramanlık yapıp ben bakarım diyecek oldum iki gün dayak yedim. O günden beri lafını edemedim.

Kimmiş neciymiş bunlar Meral anlat hele, son istemeden sonra bakalım Haydar efendiye nasıl diyeceğiz.

Canım oldu bitti, adamlar onca özür diledi.

Olur mu öyle şey, kızlarımın adı çıktı.

Ay yapma Sabiha, Jeyan’ı sürdünüz öne Işıl’ın lafını bile eden yok.

Oğlan sapık çıktı, tuvalete diye kalkıp mutfakta Jeyan’ı sıkıştırmış lafını ortaya atmışlardı. Evde kalmış kız canı çekmiştir diyen bir densiz yüzünden adım dolandı durdu. Çoktan film afişim hazırdı. Porno yıldızı Jeyan, mahallenin pis heriflerinin kafasının içinde beyazperdede kapalı gişe oynuyordu. Bazen sırf bu pislikler yüzünden evden çıkamadığıma seviniyordum.



Babam hızlıca ikna edildi. Serpil’le konuşuldu. Annesini bırakmamak üzere anlaşacaktı. Yoksa olmazdı. Görücü gelecek ailenin kadınları ile bir tanışma toplantısı yapıldı. Oğlumuz Serpil’i görmüş çok beğenmiş illa da o olsun diye tutturmuş. İlk kez birine tutulmuş biricik oğullarıymış falan da filan öve öve bitirilmeyen damat gündemdeyken annem hızlıca konuyu değiştirdi.

Evden hiç çıkmayan, biricik körpe kardeşini istiyorlarsa her şeyin en iyisi en güzeli olmalıydı. Liste çoktan hazırdı. Erkek ahalisi de pek havalıydı. Bir tek oğullarıymış zaten biz istemesek onlar yaparmış. İçerde bir evlat yarışı başlamıştı. Herkes kendinde olanı pazarlıyordu. Zengin sülalenin başka oğullarının ihtimaliyle Işıl da arada laf içine sokuluyor, göz ucuyla etrafta gezdiriliyordu. Uyku ilacının dozu birazcık yükseltilmiş anneannem evinde mışıl mışıl uyurken bizim evde olanlar oldu. İki gün sonrasına kız istenip yüzükler takılacaktı.

Başlangıç olarak gramajı yüksek iki burma bilezik, alyans dışında pırlanta tek taş istendi. Erkek tarafına ilk kurşun saçmalarla atıldı. Bu iş canlı bombaya kadar giderdi.

Serpil’in evlenmesine annem ve babamın nasıl hızlıca ikna oluşuna o gece kulak misafiri oldum. Düğünde takılan altınları alma planları yapıyorlardı. Kafaya koydularsa kesin olurdu. Serpil de el evinde kalakalırdı. Ya da gerisin geri anasının yanına postalanırdı. Sonra da sonsuza kadar evde kalırdı.

Bir sene sonraya düğün planları yapıldı. Ne bayramlar ne doğum günleri geçiştirildi. Dedemin mevlidinden anneannemin evlilik yıl dönümüne kadar akla gelen her günde altın istendi. Bohçaların tek eksiği altın kurdelesiydi. İçinde yok yoktu bizim götürdüğümüz pijamalı donlu uyuz bohçanın yanında çeyiz mağazasını evimize taşıyan damat tarafı her istenen de biraz daha kuduruyor. Oğullarının hatırına ya sabır çekip, kız hele eve gelsin görürsünüz siz, diyorlardı.

Mehir’i atlatan damat neredeyse kına gecesinde bu düğünün kafasına sıkacaktı bizimkiler ilk kez geri adım attılar. İmam nikahı kıyılmadan önce annem nereden çıkardıysa bizim adetlerimizde mehir bir sene içinde geline ve ailesine ödenir dediğinde ortalık karıştı. Hoca da anneme destek çıkıp aile büyükleri hop oturup hop kalkarken Serpil ürkek bir kuş gibi çırpınıp ben istemiyordum diye ağlıyordu.

Annem, sana laf düşmez ben senin annen sayılırım ben ne dersem o olacak, diyerek ortalığı yıkıyor, kaynana damadı geçiyor, annem ortalığı biraz daha velveleye veriyordu. Bizim salonda az sonra kan dökülecekti. Sonunda herkesin öldüğü filmlerden biri çekiliyordu.

Serpil’in ürkek, korkak, neredeyse orada can verecek halini gören damat dayanamadı. Kırk gramlık sekiz burma bileziği Serpil’in koluna taktı. Bunca tantananın üstüne çay içilmez de ne yapılırdı. Külkedisi olarak mutfağıma geçerken balkonda gizlice konuşan, konuşurken izmariti yercesine sigara içen damatla annesine kulak misafiri oldum. Sevilmeyen biri olmanın en güzel yanı sizi görünmez kılmasıydı. Silik, sevilmeyen görünmez bir kızdım.

Oğlum bu kız eve girsin bir daha ailesinden kimseyi göremez. Ben sana diyorum nikahı basar basmaz eve kapatacaksın.

Oğlan bir süre sesini çıkarmadı.

Çok ürkek anne, kızın günahı ne. Ama haklısın bir yeter diyemedi ailesine.

Eve girsin hele aslan kesilir bu.

Haklısın, seviyorum ama vazgeçmem.

Geçme oğlum ama haddini bildir.

Eee onu yaparız tabii, ilk günden bir temiz dayak yer benden. Ahdettim.

Kına, düğün ardına ertesi gün nikah olacaktı. Evlenmeye hevesli tüm çiftler aynı tarihi seçtiği için nikahı düğünle aynı güne getiremediler. İmam nikahı olmuştu zaten. Kız çoktan bizim oldu diyorlardı. Eve dahi götürmeye kalktılar. O eve girerse bu düğün yatar diyen annem diretti. Bunca kavganın arasında Serpil ne yapacağını bilmeden oradan oraya savrulup azgın kadınların arasında oyuncak gibi elden ele dolaşıyordu. Evinin tüm eşyalarını kayınvalidesi baştan aşağı dizmişti. Yatak odasını alan babam sorma zahmetine bile girmemiş kafasına göre bir şey alıp eve göndermişti. Biraz pahalısını alalım laf olması derken aklından geri dönecek olan bilezikler geçiyordu.

Düğün yaklaştıkça Serpil suskunlaşmaya başladı. En ufak bir tartışmada yükselen seslerden korkuyor, geriye çekiliyor, neredeyse bayılacak gibi oluyordu. Başıma yeni bir bela alma zamanı gelmişti.

Her ne kadar teyzem olsan da ben senin ablan sayılırım, anlat bakalım. Günden güne soluyorsun.

Aslında biz Kerem’le biraz sevgili gibiydik, annemi doktora getirip götürmeler de tanıştık. Babası hastaydı. Ama aşk değilmiş Jeyan ve neye dönüştü ben de bilmiyorum.

Bunca açgözlülüğe adam da haklı olarak isyan etmişti belli ki.

Evlenip baş başa kalınca her şey düzene girer.

Girer mi Jeyan? Geçen gün ilk kez bir şey istedim. Zaten bana sorulmadan alındı eşyalar, yerlerini değiştirelim dedim. Kayınvalidem evi kaldırdı, indirdi. Tartıştık kadınla, o arada nasıl oldu bilmiyorum bir de Kerem’den tokat yedim.  Aslında o gün yüzük attım. Ama yine nasıl oldu bilmiyorum yüzük parmağımda. Bazı anları hatırlayamıyorum sanki ruhum eriyor gibi.

Kendim için bir çare bulamazken Serpil’e ne faydam olurdu bilmiyorum. Tüm bildiklerimi anlatırsam belki gelecek tehlikelere karşı kendini korurdu. Bizimkilerin altınları alma mevzusu Serpil için bir faciaya dönüşebilirdi.

Aslında sana söylemem gerekenler var. Annemler senin altınlara göz dikti. Pek sana verecek gibi değiller.

Gözlerini açtı, içinden küçük bir korku haykırışı yükseldi.

Kaynanam kesin döver beni. Kurtulamam.

Sanırım önce Kerem’den kurtulman gerek.

Nasıl?

Mehir muhabbetinde çok kızdı. Duydum annesiyle konuşurken. İlk geceden döverim diyordu.

Serpil şaşırmamıştı. Sanki o tokat bu dayağın habercisi gibiydi. Belki de çoktan dövmüştü kızı. Çaresizlik her yanımızdan sızıyordu. Sarılıp ağlamaktan başka devamız yoktu.

Bir anda ayaklandı. Bilgisayardan “hamamcı teyze” şarkısını açtı. Pek severdi roman havası oynamayı. Başladı göbeğini sallamaya. Ben de kalktım. Göz yaşlarımız kahkahalarımıza karıştı. Delirmiştik. Vallahi delirmiştik. Çok temizinden delirdik. Kahkahalı gözyaşlarını dindirmek zaman aldı.

O günden sonra her daraldığımızda “hamamcı teyze” şarkısını açıp oynamaya başladık. Tüm enerjimizi tüketip yeniden yükleniyorduk. Kına gecesi bu şarkıyı çaldırıp oynadık. O kadar kendimizden geçmiştik ki annem masa altlarında içki aramaya başladı. Kınada da kendini gösteren annem avuca koyulacak çeyreği beğenmeyip bir bilezik daha aldırmıştı. Babamla akşamları hesap yapıyorlardı.



Düğün günü geldi çattı. Gelin almaya geldiklerinde Serpil’in kollarını bomboş gören kayınvalide evin içinde anneme saldırdı. Tüm bilezikleri koluna takıp yeniden çıkardılar evden. Gelin almanın sağlaması da yapılmıştı.

Gelin odasında ben ve kayınvalide takılan altınları toparlıyorduk. Serpil ağlamaya başladı. Telaşlandım. Kadın şaşkınca, ne oldu, diye sordu.

Anneciğim ablamla eniştem altınları almak istiyor. Lütfen bizden birine teslim etmeyin ben Kerem’i çok seviyorum. Bu geceden sonra ailem sizsizin.

Cadı kadın birden yumuşak bir poğaçaya dönüştü. Serpil’e sarılıyor, canım kızım, diyerek göğsüne bastırıyordu. Ağzı bağlı bir poşetin içinde düğünden önce takılan tüm bilezikleri kadına verdi.

Anne bu poşeti çantanın en altına koyun ablam görmesin.

Kadın telaşla altınları toparladı. Serpil çeyizde getirilen valiz şeklindeki şık makyaj çantasını alıp kapıya doğru ilerledi.

Anneciğim lobi de büyük aynalar var. Şuradan geçersem kimse görmez makyajımı üstümü başımı düzeltip geleceğim. 

Ben de yardım edeyim diyerek hamle yapınca, sen gelme Jeyan ablama bak, şimdi olay çıkarmasın, dedi. Serpil’in her konuşmasında kayınvalidesi biraz daha yumuşuyor, keyifleniyordu. Kayınvalide altınları teslim etmeye ben de annemi kolaçan etmeye çıktım.

Serpil, güzelliğine güzellik katıp gelecekti. Kadın altınları kaybetmemek için çabalarken ben de altınları kaybettiğini anlayan annemle babama bakıp eğleniyordum. Açgözlülük derdine düştüklerinden Serpil’i unuttular. Bizimkilerin ellerinde patlayan heyecanı yüzünden keyiften kendimden geçmişken gelinin kaçtığı haberi yayıldı.

Düğün salonunda taraflar Seferoğulları ve Tellioğulları gibi birbirine girdi. Kayınvalide altınları kurtarmış olmanın verdiği sevinçle kocasını ve oğlunu toparlayıp düğünü dağıttı.

Ertesi gün evde küçük çaplı bir kıyamet koptu. Benim bildiğimi düşünüp üstüme yüklendiler. Ev ahalisi Serpil’i aileden silip anneannemi de bir bakımevine yerleştirip hayatlarına devam ederken cadı kayınvalide poşetteki bileziklerle kapımıza dayandı. Tüm mahalleyi ayağa kaldıracak bir sesle bahçede bağırıyordu.

Sahte bunlar, sahte! Altınlarımı verin! Allah’ın belaları açgözlüler, nerede o Serpil karısı nerede?



Mahalleli şimdi küçük beyinlerinin içinde dolandırılan kayınvalidenin filmini çekiyordu. “500 gr Altınla Kaçan Gelin” afişleri küçük beyinler sinemasındaydı.

Sesleri duyan Kısa Meral, bahçede bitiverdi. Firuzan Hanım, bırakın bunları. Ben Kerem oğluma başka güzel kız bulurum evde hazır zaten, derken bir yandan bana bakıp göz kırpıyordu. İçinden söylese de duydum. Çekip alacağım seni bu hayattan



Yorumlar

Yorum Gönder