Ev Kızı Tefrikası - Nasıl Turşu Oldum? Bölüm: 4 *Ananla kardeşin Müge Anlı’ya çıkmış kız!* Zeynep Pınarbaşı

 




Babamın sabah çorbasını hazırlarken, odasından gelen homurtuları kapıyı aşıp mutfağa kadar ulaştı.

Nerde bu anan?

Nerde olacak odasında, tuvalette ya da salonda elinde kumanda koltukta uyuyakalmış vaziyettedir.

Yok.

Yok, kelimesi yankılandı, yuvarlandı, duvarlara çarptı suratıma tokat gibi indi. Koşarak kardeşimin odasına gittim. Bilse bilse o bilirdi. Darmaduman yatağın içinde bir umut aranırken onun da olmadığını anladım. Karga bokunu yemeden, babam çorbasını içmeden, erkek kardeşim zombi gibi yatağından çıkıp sabah turunu atıp sıcak yatağına geri dönmeden nereye yollanmıştı bunlar?

Eyüp Sultan’a sabah namazına gitsek deyip duruyorlardı ona gittiler herhalde, deyiverdim.

Sen niye gitmedin, dinsiz imansız?

Bekir’i okula kim yollayacak, kalkar birazdan.

Bekir evin kırmızı çizgisiydi. Adı anıldığında destur edilir, besmele çekilir, içinden dualar yükselir haşa Tanrı’nın yareni sayılır öyle hürmet edilirdi. Neticede soyumuzu devam ettirecek tek erkekti Bekir.

İlk iki kepçe, ardından bir kepçe üçüncü de yine bir kepçe çorbasıyla üç dilim ekmeğini aksatmadan her gün midesine indiren babam bugün de yeme ibadetini bozmamıştı. Midesi hiç kazaya kalmaz sayısı belli çorba kepçesiyle, ekmeğini yemeden evden çıkmazdı. Bu evin her işi sayıyla matematik hesabıyla dönerdi.

Babam evden çıkarken Bekir efendimiz kalktı. Onu da okula yolladıktan sonra evdeki sessizliği nimet bilerek, biraz daha fazla uyku çekmenin huzurunu duyarak yatağıma girdim. Acı acı çalan ev telefonuna aldırış etmeden döndüm durdum. Sustu. Bir daha çaldı aldırmadım. Bir daha çaldı umarım biri ölmüştür diyerek kalktım yataktan zira sinirimi anca bir cenaze töreni paklardı.

Ananla kardeşin Müge Anlı’ya çıkmış kız! diyen felaket tellalı olmasaydı belki de akşama kadar derin ve güzel bir uyku çekecektim. Uyku sersemi tamam deyip kapadım. Arayan kimdi? Ne adını sordum ne de sesini tanıyacak kadar vaktim oldu. Yeniden yatağa giderken birden uykum açıldı. Rüya değildi. Televizyonu açtım. Annem iki gözü iki çeşme, canım o benim güzel kardeşim buhar oldu uçtu diye dövüne dövüne ağlıyor, kardeşim annemin ellerini avuçlarına almış, tamam annem müge ablam bulacak bak, diyerek duygu sömürüsünü arttırıyordu.

Ekranda halamın vesikalık resmi, son görüldüğü yerler haritası, bağlanan iyilik timsali izleyiciler gördüm sanki diyerek ortalığı oyalıyorlardı.

Ben Keriman Hanım’ın ahretliğiyim, boşuna ağlamasın o kadın, o kaçırdı güzelim kızı evden diyerek lafa giren eski komşunun sesiyle yakılandı evin içi.

Babaannemin can arkadaşı Munise neneydi, sesinden tanıdım. Haklıydı kadın. On üçünden sonra gün görmemiş canım halamı yirmi altısında  yok etmişlerdi evin içinde. Buhar olup uçmuştu kadıncağız. Ne baba ocağında ne kocasının evinde ne de anasının yanında gün görmüştü. Beni de arayan Munise nene olmalıydı.

Bağlansam diye düşündüm. Annemle kardeşimin oraya gittiğine kızmaz, sen niye bağlandın da aile içi mevzuları döktün şırfıntı diye belimde babaannemin bastonunu kırardı babam.

Müge Anlı’yı değil ama Munise neneyi aradım.

Sen mi aradın beni Munise nene?

He yavrum, kuzum bunlar başa bela, dertleri ne, öldüyse ölüsüne bile rahat vermeyecekler.

Deme nene öyle halam kaçtı kurtardı kendini, iyidir kesin

İyiydi. Benim dememe kalmadan gün öncesinden Müge’nin hafiyeleri halamı bulmuştu bile.

Nene bulmuşlar kapa da dinleyelim, diyerek hızlıca kadının suratına çarptım ahizeyi.

Şimdi sizin aradığınız Duygu Durangil her ay düzenli olarak babasından kalan maaşı bankadan çekiyor. Bununla beraber ne bir ev adresi, hastane kaydı, ilaç alma falan böyle kayıtlar yok. Maaşlarını da her ay başka bir şehirden çekiyor. Fakat şöyle bir durum var. Bu iller birbirine komşu yakın mesafede beş altı tane şehir.

Dediği anda kahkahayı patlattım. Akıllı kadın, oh be yaşıyormuş diye de ünledim. Kardeşimle annem eşekten düşmüş gibi olmuştu. Anlamadı salaklar. Müge ‘ciğim bir kez daha tekrarladı. Anlayacakları şekilde tane tane, hesap sorarak…

Yani bu kadın yaşıyor ama belli ki kaçıyor. Hem de on senedir. Deli mi yoksa her ay başka ilden maaşını çeksin.

Akıllı bıdık kardeşim, akli dengesi yerinde değil belli ki ona ulaşmazsak belki de… diyerek yalan gözyaşlarını akıtmaya başladı. Beraberinde dövünen annemi susturdu Müge.

Şimdi sakin olun azıcık, sanki ölüsünü bulduk. Yaşıyor işte sevinin. Duyguya da ulaştık. Nerede olduğunu söylemedi. Bilmenizi istemiyor. Ayrıca sizinle de görüşmek istemediğini söyledi.

Neden? Diye patlattı bombayı

Annem eveledi geveledi. Saçmaladı ama lafı toparlayıp zehir hafiye Müge’yi ikna edemedi. Canım doktorumla, avukatımda olaya müdahale edince başının çatkısını sardığı bileğinden söküp alnına dolamaya çalışan annem yine oyunculuk yeteneğini konuşturup bayılıverdi.

Aaaa ama hemen bayılmayın canım, sıkışınca bayıl. Reklamlar! diyerek savuşturdu durumu Müge’ ciğim.

Reklamlardan sonra annemle kardeşim ortadan kaybolmuştu. Bir cinayet haberiyle giriş yapan Müge’cim bizimkilerin akıbetini de araya sıkıştırdı. Duygu hanımla konuşacakmış, ikna etmeye çalışacakmış yarın devam edeceklermiş. Annemde bayılmasaymış.

Haber babama da gitmişti tabii. Eve hışımla giren babam Eyüp Sultanı şaşırıp Anlı Sultan’a gitmişler, niye yalan söyledin diye tam tokadı aşk edecekti ki çekiliverdim. Halamı arıyorlarmış bana söylerler mi sence, hayatta beni seven iki kişiden biriydi o. Sen de soluğu benim yanımda aldın bak. Gelince annemi dövsene derken kalkan el yerini buldu.

Onların yüzünden şımardın, şeytan oldun zaten, topuna lanet gelsin, diye höykürdü, hışımla çıktı evden.

Daha ilkbaharında kocası ölüp abi evine dönen halam tüm sevgisini bana vermişti. Annesinin bir göz odasına sığınmıştı. Gün göstermediler. Yıllarca yarı yatalak anasına bakıp, dedemden kalan maaşı elinden alındı. Üstüne bir de miras alamadan der top edilip hastanelerden deli raporu alınacakken kaçtı gitti.

 

Giderken varsın miras onların olsun, özgürlüğüm bana kalsın yeter diyerek sarılıp öptü beni. Önce anlamadım. Ertesi gün göremeyince de anlamadım. Daha ertesi gün kaçtığı anlaşılıp evde feryatlar koparken anladığımda dilimi bağlayıp, dayaklar üzerine dayaklar yerken ser verip sır vermedim. Bildiğim tek cümleydi ama tek hatırası da oydu.

Benim külkedisi maceram da o günlere denk gelir. Babaannem ölüp prensesliğim sona erdiğinde, sığındığım limanım, teselli yastığım halam evden kaçtığında yar yine bana eziyet, bana hüsran günleri dedim.

Olan olmuştu. Bir kahve yapıp televizyonun karşısına geçtim. Müge’nin ağzından çıkacak tek kelimeyi kaçıramazdım. “cınım o binim güzel kırdeşim bıhar oldu uçtu….” İzledikçe hırslanıyor, annemin taklidini yapıyor, yaptıkça daha da çok hırslanıyordum.

Akşam evde hiçbir gerilim olmadı. Annemle kardeşim babama karşı melek gibi, babam da ortada kalan mirası belki alırız hesabına kafasında dolaşan yılanların kuyruğunda süt limandı.

Ertesi sabah erkenden kaybolan anne ve kardeş, baba çorbası, Bekir okula modu bitince hemen geçtim televizyon karşısına.

Duygu kabul etmiyor görüşmeyi, açıklama da yapmıyor. Sizin anlatacaklarınız var mı?

Annem yine saçma sapan konuşuyor, kardeşim toparlıyor, babamın tembihlediği lafları sıralıyor, tam bir kaos, yalan çorbası dönüyordu ekranda. O esnada muhabirlerden birinin bu konuyla alakalı önemli biriyle konuşacağı açıklandı. Mahallede sesler yükseldi. Bahçenin araba giriş kapısı sürgülendi.  Ve elinde mikrofon olan bir kadın bizim bahçede ekrandaydı. Kendimi hayalle gerçek arasında gidip gelirken buldum. Zil acı acı çalıyor, televizyonlarda adım zikrediliyordu. Müge beni soruyor, annem saçmalıyordu. Bahçeye bakan balkona çıktım.

Jeyan hanım kapıyı açar mısınız?

Açamam konuşmak istemiyorum.

Lütfen Müge Hanım’ın ricası açın.

Açamam, halamı da rahat bırakın, o kaçtı kurtardı kendini.

Hırsla haykırdım. Kurtuldu o, kurtuldu.

Koşarak televizyonun başına gittim. Çalan zile aldırmadım. Çıkıp beni apartmana kilitliyorlar mı deseydim. Şeytan dürttü ama o da benle fazla uğraşmadan gitti. Aynı kapıdakiler gibi. Bir iki dakika geçmeden benden ümidi kestiler.

Ekrana gelen Müge sordu.

Ne demek o kaçtı kendini kurtardı? Siz ne yaptınız bu kadına?

Duraksadı annem. Kekeledi ama konuşamadı. Kardeşim, ne yapalım müge abla, dedim ya akli dengesi yerinde değil, ablam da biraz şeydir.

Neydir kızım, kocaman olmuşsun, üniversitede okumuşsun. Şeydir nedir? Siz bu kıza da mı bir şey yapıyorsunuz. Üvey falan mı bu?

Baktılar üste çıkamayacaklar annem yine bayıldı, kardeşim ağlama krizine girdi. Bizim de Müge Anlı maceramız sona erdi.

Onlar ekrandan kaybolurken evin telefonu çaldı. Munise nine kimse gelmeden biraz eğlenelim istedi, diye düşündüm. Arayan halamdı.  Sağ ol. Seni seviyorum.

Uzun ve kesik sesin ardına benim ağlarken haykırmam duyuldu. Ben, kendim, iç dünyam ve uğursuz mahalle komşuları duydu. Acıyanlar oldu. İçin için sevinenler de

Kırmızı fularımı sardım bileğime, yeniden ayaklanmam gerekti. Kurtuluş son durak filmini açtım. Yapabileceklerim bu kadardı.

Zeynep Pınarbaşı 



Yorumlar

Yorum Gönder