Havlakyanın Naleti - Ağustos Gotiği


 Baygın baygın sanal alemden birbirlerine baktılar. Parmaklar belki klavyede gezinirdi de sıcaktan dimağları erimişti. Başka bir gün deyip beyinlerini derin dondurucuya kaldırdılar.  -İpek


Ağustosun lanetiydi bu. Havlakyanın ruhu cekiliverdi aradan. Güneş sisteminde ay yoktu artık. Gece gökyüzü görünmüyordu. Yıldızlar da kayboldu. Ay dedeyi masal kahramanı olarak tanıyacaktı çocuklar. Havlakya  efsanesini kim yazmıştı.... -Nurten

Masalların kıyısından köşesinden nebze de olsa nasiplenmiş çocuklar karanlık gecelerde, sanal alemlerde fısıldaşmaya başladılar. Herkes aklında kalan masal kırıntılarını yaydı ekranlardan. Ama içinde ay geçenler yasaktı. Hemen bir uyarı belirirdi ekranda ' bilgi vermek için en yakın gece merkezine gidiniz' 

Ruhlarına Havlaklayanın lanetini giymiş diktatörlere boyun mu eğılecekti. Çocuklar teker teker ekranlarını kapattı. Ayı aramaya çıktı. -İpek



Yerin altından yukarı çıkaran yürüyen merdiven astımlı gibi hırıldıyordu oysaki 50 metre ötesi ağaç... İçi karanlık merdivenin, gökyüzüne, ağaca doğru kayarak yol aldığının farkında değil. Havlaklanın laneti benliğini kaplamış, aydınlığa kör.

Havlaklaya'yı reis belleyen  yaşlı amcalar için bu park  bir soluk, bir hoşluk bu banklar, boş yaşamlarında bir yürek çırpıntısı... karşı bankta bir genç uyumakta. Havlaklaya düzeninin kaybedeni. 

Savaşmasaydık bu yeşil parçası için, direnmeseydik nerede olurdu bu insanlar?  Yunus havuzunda  Fıskıye çalıştı, çiçekçi gelip kokinaları yunus havuzuna batırıp çıkardı kimbilir hangi titiz ev hanımı koklayacak. 

Kent polisleri teftişe çıkmış, genci kaldırdılar banktan, yoksul görünmek, kaybeden olmak yassaak...

Lanet kaplayacak şehri kaplamasına da ağaçlar, kuş sesleri, minnacık bir park direniyor işte, direnecek -Işın

Günün kavurucu sıcağına dayanamayanlar evlerine kapanmıştı. Denizler dalgalarını kaybettikleri için dipteki yaşam kendini yenileyemiyordu. Yüzeyi kaplayan sıvı fokurdayıp duruyordu. Yeni Dünya görevlileri tuhaf hortumlarla temizleyip oksijen pompalıyordu. Gecenin karanlığında yol almak zorunda kalan kaptanlar pusulalarını kaybetmişti. Mors alfabesi yardımıyla  yol alıyorlardı. Yüz yılın tüm icatları Yeni Dünyada oyuncak haline gelmişti. Korkulu bir rüya olarak tanımlanıyordu. Havlakya bir umuttu. Kurucusu kimdi bilinmiyordu. Herkes farklı anlatıyordu, efsaneyi. Kötü uygulamalar dehşete düşürüyor. Savaş devam ediyordu. Mutlak iyilik, mutlak Kötülük felsefesi de çökmüştü. Rita adlı bir kullanıcının  yarattığı canavar Havrita nihayet kapatılmıştı. Havlakyanın Yeni Dünya düzenindeki yerini açıklaması merakla bekleniyordu.-Nurten



Umut ayakkabılarını giymiş çoktan terk etmişti insanı. Sıkışan bir ağaç kökü engel oldu kapının örtülmesine kim bilir? Ya da giderken dönecek bir vatanı olsun istedi umut. Bir iki anlatıcıda hatıra kaldı. Dilleri tatlı yürekleri cömertti bire bin katıp hevesi mayalandırdılar. Eh insana çöreklendiyse heves umut geri dönecek demek. Uzaya fırlatılan sarı bezli robotlar önce ayı parlattılar. Katrilyon ton kaville ovuldu. Ayın donuk ışığı güneşin ateşini aldı. -İpek



Pekmezköpüğü, yavruağzı, vişneçürüğü, camgöbeği, devetüyü, limonküfü, kavuniçi, samansarısı, ördekbaşı, gülkurusu, tavşankanı, güvercinboynu, külrengi, sincabi, kazayağı, kumru tüyü, turnagözü, gece mavisi...tüm renkler sahneden yavaş yavaş çekilmeye başladı... Robot sarısı egemendi artık, yaprak sarısı isyan etti bu duruma... Ağaçlardan dökülmedi, tüm kış inatla kalacaktı...Başka renk olmak için, umut olmak için, ağaç yeşili gelene kadar -Işın



Nem %91 . Ağaçlar terlemiş.  Diplerinde tuzlu havuzcuklar. Robot sarısı süzülüyor budaklardan. Sivrisineklerin kanatları yanık tuzdan. Gök terliyor mavisi süzülüyor. Yaprağın sarisına harmanlanıyor. Yeşil mi o? Ağır bir nefes bırakıyor toprak . Havlakyan esareti mi bırakıyor? -İpek

Gökyüzü mavi değildi artık. Yağmur yağmıyordu.  Güneşin ateşi kavuruyordu gezegeni. Nem yüksekliği tuhaf değişimlere neden olmuştu.  Pullu bir cilde sahiptik. Terle atıklarımiz ummi sistem iflası sonucu. Hafızaı beşer nisyan da bulduk kurtuluşu. Geceleri zifiri karanlığın arasında mor şimşekler çıkıyordu. Efsaneye göre havlakyanın 77yıllık uykusu son buluyordu. -Nurten



Çığlık sesin en uçsuz bucaksız haliydi. Sahneye çıktı artık İsrafil . Meraklı yürekler camlardan taştı. Duvarlar kumdan kaleler gibi bıraktı kendini. İnsan tüm gözeneklerinden akıttı iltahabını. Bir yudumda unuttu dilindeki pasları. İsrafil borusunu öttürürken uzaklaştı. Fareli köyün kavalcısına dönüştü. Uçurumdan atarken fantazi masalları " provaydı döneceğim elbet'" diyordu.  Ay uçurumun dibinden yükseliyordu. - İpek

Boğuk mu burası manyak Eylül yağmuru ardına güneş yakıyor selin ardına dolu hep havlakyanın işleri 😇🙃 - Nurten



Rita ekranın tuşuna dokunduğunda hersey yok olmuştu. Laykanın yok oluşunu anladığındaki gibi korkuyla büzülüp tertop olmak istedi. Buna zamanı yoktu. Evrenin bu hale gelmesinin tek sorumlusu olamazdı. Havlakyanın tam anlamıyla oluşmasına 70 gün kalmıştı. Kaybolan ay tüm düzeni bozmuştu. Dünya tersine dönmüştü. Kırk gündür geceyi izleyemiyordu. Teleskobuna dokundu. Eylüldeki ayın hilali en güzelleriydi. Kaybolan ayın gelgitlerinin karanlığından uyanmasını diledi. -Nurten


İpek Dizdar, Nurten Yurt, Işın Güner Tuzcular 



Yorumlar

Yorum Gönder