Işıl “Karakolda ayna var ayna var” bağıra bağıra söylüyordu.
Annem bahçeden “Sus Allah’ın belası” diye kükredi. Bir anda kafasını camdan çıkarıp bahçeye doğru
haykırdı.
Abla, Ayna grubu neden dağıldı?
Dağıldı işte, toplanmaz zaten artık Cemil
öldü.
Aa yazık keşke cenazesine gitseydik.
La havle çekti annem. Umursamadan tarhana serme işine devam ettik.
Kaltak sanki haberi olsa gerçekten
yataktan kalkıp da gidecekti. Azıcık yardım edeyim diye bahçeye bile inmiyor.
Kızını hiç tanımıyorsun şekerim, üç
beş ünlü görmek için giderdi.
Giderdi, artık biri çıksa da alsa
şunu kör topal demeyeceğim vereceğim kaldı başımıza
Zaten kör topal niye diyorsun. Ayağı
başı varken verirsin sonradan falan olur.
Dağlara taşlara uçan kuşlara, kundaktaki bebelere ölüm
korkusu verecek kadar güçlü bir bakış attı.
Avucundaki tarhanaları mıncıklayarak söylendi. Gözünden çıkan alevlere
aldırmadan devam ettim.
Zaten parası olsun yetmez mi? Demiyor
muydun biri var görmek istiyor falan. Çok parası var. Meliha’nın yeğeni varmış,
zenginmiş. Keriman’ın akrabası varmış hali vakti yerindeymiş. Bilmem kimin oğlu
görmüş beğenmiş araba galerisi varmış. Say say bitmez. Bizimkinin neyi
var acaba?
Devam edecektim daha, annem elindeki kurumamış tarhana topunu
ağzımın ortasına yerleştirmeseydi.
Şimdi git
o ağzındakini ufak tencerede pişir. Akşama onu yiyeceksin.
Yanına katık olarak ekmek verecek misin Aliye Rona’cığım? Vermeyeceksen bileyim,un falan katayım içine çoğalsın.
Avucundaki tarhanaya kıyamadı, elinin tarhanasını terliğe
bulaştırmak istemedi. Ne yapacağını bilmez halde bakındı, dayanamadı kalktı
arkamdan tükürdü. O nasıl tükürükse mide öz suyu ağzından çıkmıştı. Terlik gibi
tam isabet kafamın ortasına yapıştı ıslaklık.
Benim peşimden bahçeye soluk soluğa Kısa Meral girdi.
Soluğunu yuta yuta seslendi.
Işıl’a kısmet var.
Camdan bağırdım. Mesleği neymiş Meral abla?
Meral ya
bu kız elimde kalacak ya ben dertten öleceğim.
Boş ver anam
onu sen beni dinle. Işıl’ı görmüş oğlan çok beğenmiş.
Nerede
görmüş?
Geçenlerde Melike’nin kaynatası Kâmil
efendinin mevlidine gittik ya. Ayak işlerini yapan bir oğlan vardı. Mevta’nın
torunuymuş.
Aşağıda konuşulan olduğu gibi yukarı geliyordu. Dayanamadım
bağırdım.
Kimmiş o, öyle büyük torunu mu varmış
onun? Biz hiç görmedik.
Sen ne diye göreceksin ki zaten,
valla Jeyan işi gücü bırakır seni bir temiz benzetir öyle inerim aşağı, içimi
şişirme.
Delirtme şunu Jeyan, Anlatayım rahat
rahat.
Ben buradayım Meral duyuyorum, şuna
arka çıkma seni de paralarım.
Meral lafını unutmuş, annem konuyu değiştirmiş ondan bundan
konuşmaya başladılar. Bir anda annemin tiz çığlığı duyuldu.
Allah belanı versin Jeyan. Meral ne anlatıyorsun bacım sen niye geldin
buraya?
Abooo! Haklısın deli kız beni de
şaşırttı.
Hani yıllar önce bir dedikodu yayıldı
ya bu Kamil’in büyük oğlu bir kıza fenalık etmiş diye.
He ya öyle dolandı ama sonra aklandı
o herif.
Annem, lafı bırakamazdı. Meral başladı durmazdı. Elinde
tarhana, kulağına konan laf kurtarıcım olurdu. Biraz daha delirtmek istedim
annemi. Onun örümcek beyninin içinden geçenler gibi lafı çıkardım ağzımdan
Kız Meral
abla günah tohumu muymuş?
Kısa bir sessizlik oldu. Meral abla muhtemelen yine lafını
unuttu. Annem kafasında küçük bir kurgu yaptı. Ölçtü, tarttı. Zaten onun için
önemli olan babasının puşt olması değil parasının olmasıydı. Yine de
dayanamayıp aklı başına gelince bana bir sürü küfür saydırdı. Meral’in aklı
başına gelince bana seslendi.
Öyle deme
Jeyan yazık günah, anasının suçu ne?
Anasının suçu yok ki abla, bence de günah, günahı geçtim ayıp, kime ne onun bunun namusundan da işte ben annemi yormayayım dedim, hızlı düşündüm
Annem dayanamadı, kalktı yerinden. Koşa koşa çıktı yukarı
elini falan yıkamadan pata küte girişti ama uzun sürmedi. Meral geldi peşinden.
Tamam bacım elini yıka salona geçelim.
Susmanın vakti gelmişti. Biraz daha konuşursam beni
babaannemin evine kilitler, sohbete öyle devam ederdi annem. Sessizce çorbamı
yaparken dinledim. Ve tabii ki kahveleri de ocağa koymuştum. Salak ışıl hala
odada şarkı dinliyordu. Orhan Gencebay’a geçiş yapmıştı. Söylemeden dinliyordu.
Kesin içini burkan bir şarkı oldu, ağlıyordu. Onun kısmetini ben dinliyordum.
Zaten ömrüm onun yapabildiklerini, yapabileceklerini izleyerek geçiyordu.
Umarım bunu beğenirdi ve düğünlerinde kaçardım. Annem salona geçince nefes
almadan devam etti Meral.
İşte aslında adam bu kıza fenalık
etmiş. Kızı da almamışlar. Bu ölen Kamil de az değildi. Benim oğlanla işi
pişiren başkasıyla ne yapmaz demiş.
Ee adam kıza sahip çıkmamış mı?
Çıkar mı, bilmiyor mu kendinden
başkasının olmadığını, zaten kız daha on altısındaydı. İlk ben yaptım dese o da
ayrı ceza.
Ee?
Dur, ee ee anlatıyoruz işte. Neyse kız
hamileymiş üstüne o zaman bunun lafı hiç edilmedi. Kızın babası yoktu
hatırlarsan anası, ablası bir de sübyan oğlan. Kıza sahip çıkan olmamış. Anası
günah demiş çocuğu aldırmamış. Doğa doğa bu oğlan doğmuş.
Bunca zaman neredeymiş bu oğlan peki?
Dur daha oraya geleceğim. Oğlan
doğunca, soyumuz başkasının elinde heder olacak demişler, oğlanı almışlar kızın
elinden. Almanya da bir teyzesi varmış kızın, eniştesi gelmiş, bunlardan para
almış kızı da götürmüş. Oğlanı da uzak bir akraba kadın büyütmüş.
Şimdi ne diye çıkmış ortaya?
Buna analık eden kadın ölmüş, Kâmil
pisliği de öldü. Babası olacak namussuzun içine merhamet doğdu herhalde oğlunu
insan içine çıkarıyor.
Kim görmüş de bizim kızı buna
beğenmiş peki?
Dur daha ona da geleceğim. Kamil’in
başka şehirde bir kızı vardı. Pek gelmez buralara, bu oğlana en çok sahip çıkan
o olmuş.
Öf içim şişti Meral vallahi kendimi
atacağım aşağıya.
Sus da dinle o zaman kesme lafımı.
Kahvelerle girdim içeri. Zaten kahve falan kalmamış
akıllarında. Meral abla uzattıkça uzattı. Benim bile içim şişmişti. Önce
onlarınkini verdim sonra kendi kahvemi aldım. Oturdum karşılarına. Annem önce
kaş göz etti. Sonra derdini anlatamayınca seslice kovdu beni. Meral’im canım
hemen atıldı. Kalsın abla deli meli ama kafası çalışıyor bunun ince işlerde
akıl verir bize. Annem içini çekti. Bakındı. Ben de biraz daha acındırdım
kendimi. Yeniden derim bir üff çekip, kalsın madem, dedi. Meral’cim
aldı sazı eline.
Bunu büyüten akraba bu halanın
akranı, bacısı gibi de yakın oğlanın incik cincik neyi varsa hep halaya
danışmış, bir nevi beraber büyütmüşler. Aklı erince de oğlana her şeyi
anlatmışlar. Tabii anasının nasıl bir namussuz olduğunu de söylemeyi ihmal
etmemişler.
Gavurlar. İstemem Meral ben öyle
aileyi. Anlatma daha, benim kıza ne yaparlar kim bilir.
Ben de öyle düşündüm ilkten. Bu hala
oğlana olanı biteni anlatmış. Ama tabii dememiş babasının puştluğunu, her şeyi
Dede olacak Kamil’in üstüne atmışlar. Gariban büyüdü anasını babasını sevsin
istemiş. Anasını da bulmuş oğlanı götürmüş yanına. Olacağa bak sen, kadıncağızı
derdinden erken yaşta hastalık tutmuş. Öldü ölecekken görmüş oğlunu. Hiç
evlenmemiş. Oğlana kalsın diye de mal mülk yapmış. Uzaktan uzağa da oğlanı
izlermiş. Neyse ne anası ölmüş. Zibil gibi parayla ev kalmış bu oğlana.
Kısacası oğlan suçsuz iyi de çocuk. Büyük hala da iyi.
E madem öyle diyorsun biz nasıl göreceğiz
oğlanı ?
Çok içime sinmemişti bu durum. Ama bana laf düşmezdi,
konuşamadım. Aklımdaki bin bir soruyu soramadım. Oğlan iyi de babası olacak
adam hala hayatta aynı kötülükle yaşıyor. Dede öldü yansın inşallah ama oğlan
onca yıl nefretle büyümüş içinde iyilik tomurcuğu yeşermez ki, kadın öldü mal
mülk kaldı diye seviniyorsa. Babası mala mülke konarsa, of of aklımda bin bir
soru kaldım öylece. Kendi içimde hesaplar yaparken annem seslendi?
Ne
düşünüyorsun yaşlı eşek gibi?
Bize gelsin
halasıyla oğlan.
Sana mı sorduk ne olacağını, aklından
geçen hinlikleri sordum ben.
Cevap vermeden kalktım. Odama geçtim. Sonrası umurumda
değildi. Babam bunları duyarsa adam iyi mi değil mi demeden Işıl’ı verirdi.
Bizim salak kız da umursamazdı, onun aklı sonradan gelir başına. Beyinsiz.
Meral’in gidiş sesine çıktım odadan, el sallayıp çıktı.
Ertesi gün haber geldi. Halası ve oğlan geleceklerdi. Oğlan ve Işıl yanlarında
bir köşede konuşacaktı. Duruma göre babalara söylenecekti. Ev temizle, hazırlık
yap, Işıl hanıma yeni elbise dik komutlarını aldıktan sonra elbisenin bitimine
göre eve davet edildiler. Evden çıkamadığım ve kendime diktiklerimi sokaklarda
salına salına giyinemediğimden bir elbise de kendime diktim. Odak noktası Işıl
olduğu için son ana kadar göremeyeceklerdi. Misafir gelince de çıkart
diyemezlerdi.
Hala Suzan ve damat adayı Selim geldiler. Efendi aklı başında
çocuktu. Işıl’a elbise çok yakışmıştı. Bir an önce evden gitsin diye
hazırladığım yiyecekleri Işıl yapmış gibi servis ettik. Akılları karışmasın
diye ben ortalıkta dolanmadım. Selim ve Işıl konuştular. Anlaştılar. Pek
sevdiler birbirlerini. Annem Işıl’ı tek
başına göndermedi. Bana da güvenmediğinden Suzan ve Selim birkaç kez daha
geldiler. Bir iki kez benim de sohbet etme imkânım oldu. Sevdik, aklı başında,
düzgün biriydi. Ben bile cadılık yapamıyordum.
Gizli saklı buluşmaların artık nihayete ermesi gerekliydi.
Diğer halalar ve babaanneye durum aktarıldı. Yine önce kadınlar vardı. Bir
posta da onlar geldi. Sonra Meral ile ilginç istekleri geldi. Başta babaanne
olmak üzere diğer halalar Işıl’ı çok kapalı görmüşler, üstü başı bol bolmuş, bu
kızın bir arızası olabilir bize mini etekli biraz açık kıyafetle hatta mümkünse
bikiniyle bir fotoğrafını göstersin demişler.
Annem kabul etmedi. Hala Suzan aracı olmaya çalıştı. Ben
de istemiyorum. Ne olursa olsun Selim sevdi Işıl’ı. Kıymayalım efendim
çocuklara, bir orta yol bulalım, dedi. Hamam dendi olmadı. Eve gelsinler
dedi olmadı. İnatla o fotoğraf istendi. Kendi içlerinde tartışacaklarmış. Annem
de Nuh dedi peygamber demedi. Işıl yataklara düştü, Selim ayrı hastalandı.
Ortalığı sakinleştirecek fikir benden geldi.
Fotoşop yapalım.
O neymiş öyle?
Yani Işıl’ın yüzünü alalım onun
bedenine uygun bir fotomodelin bedenine yapıştıralım.
Olmaz. Ya sonra orada burada
dağıtırlarsa.
Yüzüne bir peçe koyarız Işıl olduğu
anlaşılmaz. Zaten onlar memeleri bacakları görünce yüzüne bakmazlar. Sanki
kendileri yatacak haspalar.
Olmaz Jeyan ben vermem kızı baban
duyarsa öldürür. Zaten hissediyor bir şeyler. Çok uzadı bu iş.
Işıl ağladı, yalvardı. Annem, sen demez misin köprüyü
geçene kadar, sonra vallahi Selim de halaları ile konuşmayacak ne olursun,
diye zırladı. Kabul gördü, güzel bir vücuda peçeli Işıl’ı yerleştirdik. Beğenildi. Hatta o kadar çok beğenildi ki
Işıl’ın kapanması gerektiğine karar verdiler. Selim’in başı belaya
girmemeliymiş. Kızı bunca yıl iyi saklamışız. Bir de Selim çok varlıklıymış,
mal avcısı olmadığımızı göstermek için para verecekmişiz. Selim ayrı ağlıyordu
Işıl ayrı. Annem olmaz dedi, laf babama gitti. Olay iyice çıkmaza girdi.
İstemediğimizi ilettik. Annemle babam bu işe son verdi.
Bir sabah en büyük halaları elinde bir zarfla kapıya geldi.
Annem açmadı. Sonra zarfın içinden fotoğrafı çıkardı. Bence açacaksın, dedi. Annem avazı
çıktığı kadar bağırdı. Kadın gitmedi. Yarın
akşam geleceğim. Fikrin değişmemişse bunu çoğaltıp bütün mahalleye dağıtacağım,
dedi. Anneme ateş yapıştı bir yandan
koşturuyor bir yandan ağlıyor. Evin içinde bağırıp duruyordu. Baban bizi öldürecek, baban bizi
öldürecek, kız orospu oldu, aklıma sıçayım, aklımdan önce Işıl ben senin aşkına
sıçayım diye sürekli haykırdı.
Babamın gelmesine uzun saatler vardı. Hiç yanaşmadım. Ayılıp
bayılıyordu. Işıl, Meral’i çağırdı. Dövüne dövüne çözüm bulmaya çalıştılar.
Işıl, Selim’i aradı. O tarafta da Selim tarafından ikna çalışmaları başladı.
Sonunda benim ortada olmadığım fark edildi. Annem bu seferde bana bağırmaya
başladı. Baban duyarsa ölürüz, Jeyan Allah belanı versin, sen açtın başımıza
bu işi, diyordu.
Bekir’i aradım. Ablasının gülü ikiletmeden geldi. Olan biteni
anlattım. Bekir deli ama çabuk sakinleşir. Ortalığı dağıttı. Önce onları sonra
bizi öldüreceğini iddia etti. Bağırdı çağırdı. Annemle Işıl bir daha ayıldı
bayıldı. Sonra eline bir tomar fotoğraf verdim. Selim’in halaları, pörsümüş
babaannesi ve Selim’in babasının fotoşoplu çıplak fotoğrafları vardı.
Beni iyi dinle Bekir. Sana anlatacağım birincisi adamı ben
yaptım diyeceksin. Nasıl olmuş küçücük derken patlattım kahkahayı, Selim de görünce dayanamadı
güldü. Annemle uğraşamam. Kadınları da ben yaptım. Babaanneyi
özellikle buruş buruş yaptım. İkincisi yarın sabah annemle o tehditkâr halaya
sende gideceksin. İçlerinde sadece Suzan hala yok. Ona sakın bulaşma, iyi
kadın. Annem de bunlarla o kadını tehdit edecek. Sen de yanında ol ne olur ne
olmaz.
Durumu anlatmak için annemlerin yanına geçtiğimizde
bilgisayar elden ele dolaştı. Kahkahalar, oh be nidaları yükseldi. Sonra
Bekir’in aklına ilk fotoğrafı nerede çıkarttığımız geldi. Yazıcı aldığımızı
söyleyince rahatladı. Hepsi ayrı salaktı ben olmasam mahalle fotoğrafçısına
bile giderdi bunlar. Ertesi gün annem ve Bekir kadının evine gitti. Yüzünde bin
bir çiçek açarak geldi annem. Hemen Meral ve Selim çağırıldı. Annem kahvesini
yaptırdı. Sigarasını yaktı bacak bacak üstüne atıp anlatmaya başladı.
Aynı onun gibi dan dan dan vurdum
kapıya. Söylene söylene geldi. Açtı. Pis pis güldü. Düğün tarihi almaya mı
geldin, diye sordu. Yok dedim bu işi bozmaya geldim. Attım önüne fotoğrafları.
Tek tek baktı. Kendi fotoğrafında çaktırmadı ama hafif gülümsedi belli ki bozuk
bedeninden daha güzelini koymuşuz ama ne zaman o pörsük anasıyla küçük çüklü
abisini, ablalarının hepsini gördü. Ağzı dolandı konuşamadı. Sen bizimkini
dağıt ben de bunların hepsini dedim. Başka bir hamle yaparsan vallahi daha
beterini yaparım, dedim. Ay o anda ağzımdan çıktı sanki ne yapacaksam ama işe
yaradı.
Sonra keyifle yaslandı arkasına bir sigara daha yaktı. Tam
devam edecekti Selim girdi lafa.
Suzan halam aradı çok korkmuşlar. Bırakın
bu işin peşini Selim’in de başı yanacak demiş. Rahatlasınlar oğlum, kimse bir
şey yapmaz artık, dedi
Hepimizin içi rahatlamıştı. Selim biraz buruktu. Gitmem gerek
diyerek kalktı. Işıl da çok üzülüyordu. Aliye Rona annem dayanamadı. Kal
oğlum, dedi.
Kal, görüşmeye devam edin. Ortalık durulsun biz Suzan hanımla
bir yol buluruz. Ama işin bokunu çıkarmayın sakın, diye eklemeyi de unutmadı. Bir kez
daha rahatlamış kahkahalar atarken Meral abla girdi lafa
Kız Jeyan bana da öyle bir foto
yapsan, belki lazım olur.
Oh koca Meral oh ne o, azdın mı? Dedi annem
Sus be densiz densiz konuşma, hem
belki mahalleden başka karılar da ister Jeyan para kazanır.
Annem para lafını duyunca olmaza olur gibi baktı. Yanında değilmişim
gibi bağırarak sordu.
Yapacak mısın kız?
Hasta mısınız siz? Bir iki hile
yaptık, geçti gitti. Mahalleye yayılsın, sahtekarlıktan alsınlar, bir de tehdit
var işin içinde. Oldu, bitti, unutulsun.
Ayhhh, abovv diyerek dövündü annemle Meral. Daha fazla kalmam benim için kötü
şeyler doğuracaktı. Ağır ağır doğrulup kalktım. Kapıdan çıkacakken arkama
döndüm.
Sakıncalı işler, sakın kimseye anlatmayın. Hepimizi içeri
alırlar, dedim. Bizimkiler
bir daha dövündü.
Salondan çıkınca bağırarak şarkı söylemeye başladım. Karakolda
ayna var ayna vaaaaağğrr
Annemin terliği ensemdeydi.
Cok guzel olmus ...
YanıtlaSilteşekkür ederim füsuncum
YanıtlaSil