Uyandığımda hiç tanımadığım bir evin içinde çok tanıdık meymenetsiz suratlarla beraberdim. Salonu ön ve arka taraftan bahçeye açılan villa tipi -evet bunlar gerçekten villaydı- evlerin olduğu bir yerdeydim.
Kalk kalk
artık saltanatın buraya kadar. Sofrayı hazırla
Annemin kölesine bağırmasıyla
kendime geldim. Yıllar boyunca evden çıkamadığım için anlamamıştım ama nur topu
gibi bir hastalığım vardı. Agorafobi!
On üç yıldır süren ev hapsinden
sonra sokağın bana bu kadar korkutucu geleceğini hiç düşünmezdim. Hep evden
kaçma hayalleri kurarken, teyzem ya da halamın bir gün beni kurtarabileceğini
düşünürken içinden çıkamadığım bu eve bu kadar bağlanacağım ölsem aklıma
gelmezdi.
Aslında yazlık aldık, sen de
geleceksin dediklerinde sevincimin tarifi yoktu. Hiç tanımadığım insanların
arasında kaybolmak daha kolay olacaktı. Aklımın içinden tüm ihtimalleri
geçirmiştim. Birikimlerimi, yanımda taşıyabileceğim ufak tefek hatıralarımı,
göstermelik birkaç yazlık kıyafetle beraber bavuluma koymuştum. Alacağım
mayolara bile bakmıştım moda dergilerinden. Işıl’ın çok bakma seni yine
evden çıkarmazlar lafına aldırmadan kaçtığım zaman gideceğim tatil
yerlerini hayal ediyordum. Uzun sürmedi hayallerim. Demir kapının dışına çıkar
çıkmaz yaşadığım nefes darlığı, gök yüzünün üstüme gelmesi, babamın, annemin
haykırışları, mahalleyi saran korku çığlıklarım ve bayılan ben…
Akşam yemekte öğrendim geçirdiğim
panik atak krizini, insan gök yüzünden korkar mı? Dünyanın en güzel haline
karşı korku geliştirmişti küçücük beynim. Sinyalleri uzaklara kadar çeken ama
olduğu yerden çıkınca bozulan bir telsiz gibiydim.
Tüm evler birbirine çok yakındı.
Hapşırsan yan evden çok yaşa sesi yükseliyordu. Bizimkiler çıktıkları mahalleye
aldırmadan Nişantaşı varisleri gibiydiler. Işıl yan komşunun kızıyla hemen
kaynaşmış, kırk yıllık kanka olmuşlardı. Yazlık komşuları da yaz aşkları gibi
miydi? Kışın unutulup yaz gelince canlanırlar mıydı?
Artık benim için harika bir
bahaneleri vardı hastaydım. Yazlık komşularına rezil olmayacaktık. Annem hemen
uydurmuştu. Babaannesi ve halasına çok düşkündü ikisini de kaybedince
yaşadığı bunalım sonrasında yıllarca bırak evi yataktan bile çıkamadı komşum,
Allah seni inandırsın buraya bile getirirken uyutup getirdik. Canım kızım!
diyerek gözleri yaşlanmış, ağzı yüzü bükülmüş, büyük bir üzüntü taklidiyle
anlatıyordu. Komşuların vah vahları, ah canımları, önerilen psikologlar, ay biz
iyi ederiz diyen her boka nane ablalarla geçti ilk günler. Sonra herkes beni
unuttu.
Babam yıllar sonra ilk kez
kahvesini bırakıp bir yere gitme cesareti göstermişti. Sonra öğrendik ki bu ev de
kumar borcunun karşılığıydı. Sahip çıkması gerekti. Bekir babasının yolunda
serseri olmaya baş koydu, kahveyi babamdan iyi idare eder oldu. Bekir’in
yüreğinde tek kişiye merhamet saklıydı o da bendim. Çocukken annem ve
kardeşimin bana davranışlarından feyz alır hep canımı yakardı ama büyüdükçe
bana olan düşkünlüğü arttı. Babam gibi insanlığını kaybetmemek için kendine
tutunacak dal olarak beni bulmuştu.
Babam, annemi komşularla
gazinolara yolluyor, Işıl evden çıkarken, kızım paran var mı, diye soruyor,
Jeyan yavrum sen de gitsen keşke diye iç çekiyordu. Rahmetli nenem biri
kendinden başka birine dönüştüğünde, ölümü geldi bunun, derdi. Ben de babamın
son günlerini yaşadığını düşünüyordum. Bir iki defa adım atmaya cesaret etsem
de yapamadım. Zaten sonradan kokusu çıktı. Gidemiyorsun diye öyle diyorum hele
çık bacaklarını kırarım senin diyordu gizlice. Eğer Işıl yanılıp da onun bunun
yanında para isterse eve geldiğinde sessizce bakışlarıyla onu parçalıyor, ertesi
güne yasak koyuyordu. Annemi her çağırdıklarında gitme diye tembihliyordu. Göz
boyamaydı her şey. İnsanlara kafesi olduğunu özellikle üniversiteye yakın
olduğundan öğrencilere yönelik bir yer olduğunu, çay kahve ucuz yemeklerle
onlara destek olduğunu anlatıyordu. Azılı bir mafya bozuntusu olduğunu kimse
bilmiyordu. Eve nasıl çöktüğünü anlatsa itibar göremeyecekti.
Yalanlarla dolu bir sinema
filminin içinde yaşıyorduk. Her gece onlar yatınca bir adım daha atarak
ilerlemeye çalışıyordum. Her bahçe kapısına vardığımda kalbim yerinden çıkacak
gibi oluyor, bacaklarım titriyordu. Bu gece alıştırmalarında tanıştım Recep
amcayla, elinde bastonu tini mini geldi yanıma. Benim evin kapısından bahçe
kapısına yürüdüğüm zaman sürecinde o sokağın başından bizim eve kadar gelmişti.
Geceler geceleri kovalarken ben
bir adım ilerleyemedim. Ama Recep amca dert ortağım oldu. Yazın sonuna doğru
tüm olan biteni öğrenmişti. Bin bir gece masallarını dinler gibi her akşam
benim maceralarımı dertlerimi dinlemeye gelirdi. Kafatası maceramız en çok
ilgisini çeken oldu. Ara ara, duruyor mu o kafatası, diye sorardı.
Yazlık maceramız bitip kışlık eve
geçmeden bir süre önce Recep amca, şimdi bir de benim hikayemi dinle, diye
başladı. O geceye kadar onun kim olduğunu sormak dışında hayatına dair hiçbir
şey bilmediğimi fark ettim. Madem sen bunca sırrı bana açtın ben de sana açayım
diyerek lafa girdi. Ben seni bu evden kurtaracak kişiyim. Bugüne kadar yüzlerce
insanı kurtardım, oradan oraya taşıdım diyerek girdi lafa. Kurtulacak olmak
harikaydı ama nasıl olacaktı. Bir adım ileri gidemiyordum. Soramıyordum da.
Gözlerimin içindeki merak ona sormuştu benim yerime. Sen hele bu evden kurtul o
dertten de kurtulursun, dedi.
İnsan taşımacılığı yaptığını,
yıllarca savaşlardan insan kurtardığını, kızını yıllar önce bir savaşta
kaybettiği için özellikle çocuklara yardım ettiğini anlattı. Gözleri dolu dolu
muydu, yoksa yaşlılığın verdiği pusluluk muydu bilemiyorum. Günlerce beni
dinleyip inanan bu adama benim de sonsuz inancım vardı. O gece bahçeden birkaç
adım ilerleyebildim. Sonra aklıma kötü düşünceler üşüşmeye başladı. Hiç
tanımadığım bir adama nasıl güvenebilirdim? Artık bahçeye de çıkamaz olmuştum.
Recep amcayı görmemek için odama saklanıyor evin önünden geçerken perdenin
kımıltısını görür de anlar diye onu izlerken nefes dahi almıyordum.
O nefessiz kaldığım gecelerin
birinde önce Bekir’i gördüm, sonra Recep amcayla samimi bir şekilde
konuştuğunu. Bunca zaman beni kandırmış mıydı? Belki de tüm gizli sırlarımı
babama anlatmıştı. Kaçma bahanesiyle elimde avcumda ne varsa hepsini babam
benden alacaktı.
Koşarak salona indim. Bekir’i
karşıladım. Sormaya korkuyordum.
Uyumadın mı sen diye sorunca sesini duydum bakınca seninle bir adamı gördüm
misafir mi getirdin yoksa diyerek ağzını yokladım.
Aman bırak o
şerefsizi, değil misafir olmak bahçeden içeri girmemesi gerek.
İçime düşen kurdu çıkaramıyor,
korkudan soramıyordum. Bekir’in kızgınlık zamanlarında yaptığı gibi kendi
kendine dökülmesini bekledim ama yol yorgunluğundan sesi bile çıkmadı. Konu
uzamadan koltukta uyuya kaldı.
Sabah Bekir’i koltukta gören ev
halkı sevinçli yüzlerle oturdu sofraya.
Hafta sonunun hasılatı iyi olunca Bekir hafta içi günlerine kendine
tatil ilan etmişti. Alacak verecek, mahalle dedikodularından sonra Bekir,
babama Recep amcayı sordu.
O şerefsiz ne
geziyor buralarda. Beni görünce yüzü alt üst oldu.
Hiç görmedim.
Gece kuşu pezevenk ava çıkmıştır.
Bir de sakal
falan uzatmış, elinde baston gibi sopa dede havalarında, nur yüzlü sanıyor
kendini
Evet Nur yüzlü demek istedim,
dede evet yaşlı bence demek istedim, sesim içimde yankılandı. Yani öyle miydi
acaba? Çaresizliğime umudumu söndüren bambaşka bir çaresizlik eklenince elin
sapığı gözüme haresi başında melek gibi gelmişti. Bunları düşünürken bir anda içim ferahladı.
Kötü düşünceleri varsa eğer babama ona anlattıklarımı anlatmamış olabilirdi.
Ertesi gün Bekir’in beni
anlayacağını düşünerek birazda süsleyerek olan biteni anlattım. Gece balkonda
otururken su istedi. Sonra her gece denk gelip selam verip sohbet ettiğimizi
anlattım. Babam anlamazdı ama Bekir yalnızlığımı anlayabilirdi. Kızarsa bile
kızgınlığı çabucak geçiverirdi. Hastalığımdan dolayı evden çıkamadığımı
söyledim. Akşamları sohbet ettiğimizi anlattım. Sakinleştirici alırsam bana
yardımcı olacağını biraz rahatlarsam beni yürüteceğini söyledi, dedim.
Bekir’in gözleri büyüdü. Yüzü
kızardı. İçini çekti derin derin. Bir gün kaçıp gideceğini biliyordum ama bu
adamdan bile medet umduysan diye söylendi. İçten içe özgürlüğümü istediğini
anladım. Bana bağlılığını ve babama olan saçma saygısını da işin içine katınca
gitmemi de istemiyordu.
Recep kim peki
Bekir?
Zamanında
insan kaçakçılığı yapan adamlarla çalışmış, çok da insanın canını yakmış. Sorma
abla. Kumarhaneye dadandı bizim, bunları öğrenince kovduk almadık. Detayını
sorma bunu bil yeter.
İçi soğumamıştı Bekir’in durup
düşündükçe hırslanıyor. Söyleniyordu. Dayanamayıp babama anlattı. Detay
vermeden ablama da asılmış baba, aklıma geldikçe öldüresim geliyor, dedi. İş
babama gidince korkum arttı. Babam elit yazlık insanı havasını bozmadan, sakince
halledelim evladım, dedi. Sessiz ol, komşularımızı rahatsız etmeyelim. Çocuğum
bu ne öfke, diye araya girdi annem. Işıl’ın, Bekirciğim diye sarılışını da
görünce kahkahayı patlattım. Sona kalan birkaç yazlıkçının hayretleriyle göz
göze gelen annem salon kadını çizgisinden çıkıp ayağındaki terliği kafama denk
getirip fırlattı.
Olan bitene anlam veremeyen Bekir
duruma aldırmadan, lafa girdi. Abla bu gece bahçede sandalyede uyuklama
numarası yap, onun dediği gibi seni ilaç aldı zannetsin. Bende bugün babamla
gidiyor gibi yapacağım. O kafaya taktıysa kollar buraları. Başka bir araba
bulur pusuya yatarız biz.
İki gecenin ardına Recep tuzağa
düştü. Yaklaşıp seslendi. Etrafı kolladı sırtladığı gibi beni götürdü. Dede numaraları
yalandı, güçlü kuvvetli adamdı. Yere bakmak içimi bulandırmadı. Kalbim
sıkışmadı. Birinin kucağında olmak sokağa çıkmak gibi değildi. Adama sarılasım
geldi. Tam sevinç haykırışlarına geçecektim ki babamla Bekir koşarak geldi.
Korkudan beni yere fırlatan Recep kaçmaya çalışsa da dayak yemekten
kurtulamadı. Yere düşüp karanlık gök yüzünü görünce kendimi kuyunun dibine
düşmüş gibi hissettim. Kısa süre içinde polis sireni ambulans sirenine karıştı.
Uyandığımda İstanbul’da nenemin
evinde altında kafatasım olan yatağın üstünde uyuyordum. Recep polislerin
elindeyken bizimkiler gece hiç eve uğramadan İstanbul’a gelmişlerdi. Elit
yazlık insanları çizgilerini bozmamak için kendilerini seneye kadar saklamaya
karar vermişlerdi.
Zeynep g. Pınarbaşı
Çok çok beğendim ellerine sağlık
YanıtlaSilteşekkür ederim Füsun'cum
SilÇok güzel Zeynepciğim, heyecanla okudum senin kızı. Devamını bekliyoruz.
YanıtlaSilteşekkür ederim sevgi ablacım
Silsoluksuz okudum, devamını bekliyorum
YanıtlaSilteşekkür ederim ışıncım :)
Sil