Zor şartlar altında kalmayı üstesinden gelinebilir bir durum,
bir tecrübe yazar kaynaklar. Tecrübe etmek ise dalgaların kıyıya bırakıp tekrar
aldıklarıdır. Eğer kıyı sizseniz gelen de sizdendir giden de. Yaşam dalgalardır
göreceli dokunuşlarda. Göreceli olması yaşattığı zorluk katsayısı ile anlatılabilir.
Halen öyle bir katsayı yoksa hemen konmalı. Hatta büyüklüğü ile etkisinin
bölümünden bile çıkarılabilir. Söylemesi benden, pek matematikten anlamam
ama...
Söz gelimi ayakların buz kesse ki bu tam olarak dün
yaşadıklarımdır, beyinden gelen sinyalleri uygulamaya muktedir midir ayaklar? Bir
adım sonrasının gelip gelmeyeceğinden emin olamazken çıplak ayaklı sokak
çocuklarını düşünürsün. Onlar alışık, bir şey olmaz denilen şey ilkel idimize
yakışır yalnızca. Başımıza gelmeyeceğini düşünmek ise super egonun
dayatmasıdır. Onlar bir örnektir , toplum dışıdır. Topluma girersen ayakların yere
sağlam basar, üşümezsin.
Bu toplum baskısı öyle bir hale gelir ki sürüden ayrılanı
kurtlar kapar misali seni suçlu ilan eder. Ukrayna’da sokağa atılmış, otellerin
kabul etmediği, çalışmak ya da okumak için gitmiş cesur kızlarımıza gelen
yorumları okumak beni hayrete düşürdü.
-Ne işiniz vardı da oraya gittiniz, toprağından ayrılırsan
olacağın budur!
Adımlarımı atıp atmadığımdan bile emin olmadığım dün gecede aslında
tek bir gerçek her şeyin üstündeydi onlar için, bunu anladım:
Onlar üşüdü.
Evet onlar üşüdü ve üşümek çok zor. Üstelik kader değil,
durumsal ama üstesinden gelinemez. Islak ıslak bakarsın sağına soluna. Soğuk
iliklerine işlerken övünülesi ipekten ince
tenin yerine kalın derili olmayı istersin. Kalın derili olmak mecazi de olsa hiç bir zaman bir küfür
değildir ayrıca toplumsal bir kabul görmüşlüğü vardır. İşlevselliği üşüten
ortamlarda bir nebze hafifletici olabilir.
Hüzünlü gecelerin yüreğini yakan, içini ısıtan şarkıları burada
işe yaramaz. Oportünist olmak işleri daha da zorlaştırır.
-Canım sabaha ne kaldı, güneş şimdi doğar.
-Hadi sıkmayalım canımızı, neşelenin biraz. Soğukla ilgili
fıkra bileniniz var mı? Benim aklıma bir tane geldi. Temel bir fıkra anlatmış,
her yer buz kesmiş, kimse gülememiş. Niye gülmediniz?!
-Dudakların donsa da dilin donmadı ya. Islatırsın dilinin
sıcağıyla , çözülür.
Aklıma üst akillerin!
uydurma söylemleri geliyor. Ucuz mazot kuyruğu var diye sevinin, demek ki
alınabiliyor. Asıl tehlike kuyruğu kaybetmekte. Dil- kuyruk benzetmeleri
zihnimde küçük çapta kaos yaratıyor.
Ukrayna’daki gençler için tek önerim ,o gece ve belki de
diğer geceler için tekin bir kuytuya sığınmaları, üzerlerine boca edilmiş bir
valiz ve sokak köpeklerinin tüylerine yumulmaları. İzin verirlerse tabii. Onlar da üşüyordu değil
mi? Hiç düşünmedik, kuytulardan bile kovalarken...
Çok güzel olmuş...Kalemine sağlık...
YanıtlaSilkimse üşümesin, kimse acı çekmesin , bunu ne zaman gerçekleştiririz bilemiyorum, umarım bir gün , kalemine sağlık
YanıtlaSil