İsveç’te yaban çileği baharı, yaşamın yeniden doğuşunu sembolize eder.
Çok güzel adeta dersler veren fakat bunu hiç belli etmeyen zaten Bergman’ın amacı ders vermek değil o kendi çocukluğundan kalan imgeleri sevgisizliği rüyaları ölüm yaklaşınca yalnızlığın hummasını geriye dönüşlerle pişmanlıklarını aşklarını düşündürüyor, fakat bugünü de anlatıyor, başarılı olmanın yanı sıra acımasızlığını anlayışsızlığını yüzüne vuran gelinine ses çıkarmıyor, sanki kendisi yapmamış gibi “öyle mi yapmışım” diye hayret ediyor, öylesine içe dönük ve bencil bir hayat yaşamış farkında değil. Kendisiyle hiç hesaplaşmamış. Film bu hesaplaşmayı zaman zaman kendinize yapmalısınız diyor.
Sara’nın gençlik enerjisi doğallığı samimiyeti bugünü yaşatıyor, içindeki bezginliğini katılığı atıyor. Yumuşuyor , balkondan gençlerin ona veda etmeleri, “görüşürüz” demesi hüzünlendiriyor. Zamanı akrep ve yelkovan olmadan gösteren zamanı yok sayarak yaşamışlığımızı aklımıza getiriyor . Hüzün bundan.
Yorgun bir ruhun mecburi yolculuğu…
Sona yaklaşırken pişmanlıkla huzuru araması, geçmişi yaşaması, geçmişten kimsenin kopamayışının bir göstergesi adeta.
Alıntı
“Şafak vakti aradığım arkadaş nerede? Gece çöktüğünde onu hala bulamamıştım. Yanan kalbim bana onun izlerini gösteriyor. Çiçeklerin açtığı her yerde onun izlerini görüyorum. Onun sevgisi tüm havayla karışmış. Sesi yaz rüzgarında uğulduyor.”
Günümüzde tüm akademisyenlerin ya da bilgilenmek amacıyla uğraşan herkes için geçerli. Çok bilgi fakat hayata dair çok az şey.
İzak bunun ödülünü bir törende içindeki yalnızlıkla alıyor.
Daha sonra gençlerin heyecanı sevgisi, gelinin uyarması kendi oğlunun da ona benzediğini, onların da sorunları olduğunu ilgisizlik ve sevgisizlikle büyümüş oğlunun çocuk istemediğini duyunca gerçek benliğine kapı açılıyor.
Anlayışı samimiyetini hisseden gelini ve oğluyla barışıyor.
Can yoldaşı hizmetçisine de kapıyı aralık bırakıyor.
Bilgisiyle kibirli, ünvan delisi, ölmekten korkan, maddi zevke eğlenceye ve maddiyata önem veren…
Kapitalist çağın insanının önemli hataları.
Ceza: Yalnızlık.
Hepimiz yalnızlıktan yakınır fakat egomuzun bunu değiştirmesine izin vermeyiz.
Günümüzün mottosu az insan çok huzur.
Az fakat öz olandan da korkarız, sorumluluk, fedakarlıklar, beklentiler bizi yorar endişesiyle.
Film çok güzeldi sonuçta teşekkürlerimle.
Not. Değerli öykü şiir deneme roman yazarı Onat Kutlar bu filmi izledikten sonra ülkemizde Sinematek’i 1965 yılında kurmuş başkanlığını yapmıştır.
Yaban Çilekleri adına uygun sinemanın yeniden doğuşunu sağlamıştır, emeğine saygıyla.
Neslihan'cım seyretmeyi atladığım bu kült filmi bana kazandırdığın için çok teşekkürler...Çok güzel bir yazı olmuş...
YanıtlaSil