Nisan ayında doğmuşum, ondan mı neden bilmem, çok severim nisan ayını. Anneciğim doğduğum gün yani yirmi bir nisan günü havanın yaz gibi olduğunu güneşin bile daha farklı parladığını anlattı. Merak bu ya, bakarım ara sıra 21 Nisanda neler olmuş; bazı kaynaklar Roma imparatorluğunun 21 Nisanda kurulduğunu yazıyor. Roma’da Aprillius olan Nisan, aşk-güzellik tanrıçası Afrodit’in ayı olarak kabul edilirmiş. Nisan, Latincede "aperire" (açmak) kelimesinden türemiş. Bizim Nisan dediğimiz aslında farsça kökenli, Süryanice (Nisanna), Sümerce (Nisag). Kelime anlamı Akatça ve Sümercede "ilk meyve", "yılın ilk ayı", "taze mahsül", "turfanda" gibi anlamlara da sahip. Aşık Paşa'nın 1330 tarihli Garibname'sinde "çünki gökden indi nīsān ḳaṭresi" şeklinde kullanılmıştır. Sözcük, aynı zamanda Arapçada "Rumi takviminin ikinci ayı" olarak kullanılmakta.
Nisanda
hava oldukça güzelleşir, kışın o ağır soğuk günleri, soğuk geceleri biter.
Tabiat ana iyice bir canlanır. Kuşlar gelir çeşit çeşit. Ağaçlar
tomurcuklarıyla özenle çizilmiş doğa resimlerinde ki gibi renklendirir etrafı.
Leylaklar tomurcuklanır, açtıklarında mis gibi kokular etrafa yayılır. Lale, sümbül, nergis, çiğdem, zambak
gibi soğanlı bitkilerin kokusu etrafa yayılır. Eskiden Erenköy’ün, Suadiye’nin
bahçelerinde filbahriler vardı, ama artık pek görülmüyor. Filbahri bitkisi ortancagiller ailesindendir. Bazıları, yasemin, limon çiçeği, ağızlık çalısı olarak
bilir. Çiçeklerin rengi beyazdır. Çiçeksiz döneminde bile çok güzel bir
görüntüye sahiptir aşağıya doğru sarkan dallarıyla vazo görünümü alır. Çocukluğumda
şimdiki çirkin on on beş katlı apartmanların yerlerinde köşkler, güzel müstakil
evler vardı, hepsinin bahçelerinde Nisanda çiçek şöleni olurdu. Bazılarını
gider koparır evlerdeki vazolara yerleştirirlerdi. Ben hiçbir çiçeği koparamam,
kıyamam boynunu bükmeye, filbahrileri de hiç koparmadım.
Toprak böyle canlanır da, denizler durur mu? Kışa göre deniz biraz daha
bulanık olur çünkü minik organizmalar, fitoplanktonlar, planktonlar çoğalmaya
başlar ve sıcak yaz gecelerinde yakamoz olur … Güzeldir Nisan ayı, ne üşütür,
ne terletir, ne kışa benzer ne de yaza…
Nisan ayı, yağmur ayı...
Bereket, bolluk, sıhhat hep nisan yağmurlarını çağrıştırmakta. Anneannem nisan
yağmurlarını biriktirir, ağrıyan yerlerine sürer, şifa olacağına inanırdı.
Bazıları da nisan yağmurunu yemeklere katarmış, bereket olsun diye…
İstiridyeler; içlerine
kum, çakıl gibi örseleyici parazit organizmalar girdiğinde korunma güdüsüyle yabancı
maddeyi salgıladıkları sedefle kaplamaya başlarlar. Böylece inci oluşur. Divan
edebiyatında Vuslatî, ebr-i nisan ile incilerin meydana gelmesinden şöyle söz
eder:
Feyz alır deryâ içinde ebr-i nîsandan velî,
Yutmadıkca hâsıl etmez bil ki ol dürrü, sadef.
(Sedef; derya içinde nisan yağmurundan feyiz alır fakat o
damlayı yutmadıkça inci oluşturamaz.)
Fuzûlî insanın mihnet çekmeden bu dünyada
mutluluğa, huzura ulaşamayacağını ebr-i nisanı misal göstererek anlatır:
Fuzûlî dehrden kâm almak olmaz olmadan giryân,
Sadef su almayınca ebr-i nîsandan güher vermez.
(Ey Fuzûlî, ağlamadan bu devranda saâdete
erişmek mümkün değildir. (Nitekim) sedef de nisan bulutundan su almayınca inci
vermez.)
Şair böyle diyor ama ben yine de herkese üzüntüsüz,
dertsiz, gülerek, sevinçli geçireceğimiz mutlu bir nisan ayı diliyor, şimdiden
21 Nisanda ki doğum günümü de kutluyorum.
Nil
Saydan
21 Nisaaaannn....hem koç hem boğa sen gerçek bir ilkbahar insanısın...Ellerine sağlık...
YanıtlaSil