Taze Yaz Haziran---- İpek Dizdar

 Sene 1965, Haziran başı ilk defa bir insan uzaya ayak basar. Yüzmek ile yürümek arası.

Boşluğa ilk kapı açılmıştır. Oysa dünya daha doyasıya yaşanmamıştır. Belki o gün, Haziranları ve dahi tüm mevsimleri hoyratça harcayabilmenin kararı verilmiştir yıkanmayan kapı arkalarında. Aynı Haziran karnı burnunda bir kadın uzaya çıkmaz ama eşikler atlatır mobilyalara. Ve bir kız çocuk beklemeden gününü, tersten gelir dünyaya. Haziran sıcak , kiraz mevsimi, bebeğin saçları sarı papatya. En uzun günlerde doğan bebek saçının rengini güneşe borçludur. Çabucak solar sıcakta. Bu yüzden suya aşıktır.




Haziran, kiraz mevsimi. Sıcak iyiden iyiye basmış. Zaten Bursa'nın yazı, Mayıs' da gelir. Nisan yağmurları da Mayıs'a sarkar Yağmur diner ; sıcak basar. Yağmurda yaprakları düşen bahar gülleri, güneşin iştahlı hararetine teslim olup sararmaya başlar. Kırmızı güllerin neşesi solar.
Okulların kapanmasıyla sokaklar kan ter içinde koşuşturan çocukların olur. Çıkmaz sokaklarda oturanlar ya da evlerinin yakınlarında boş arsalarda oynayan çocuklar,  ancak karınları acıktığında analarını, ya ocak başında ya komşu kapısında bulur.  
  Eski semtlerde sokak çeşmeleri vardır. Biraz akıtılınca buz gibi dağ suyu akar. Ağızlar kaygısızca musluklara dayanır. Şortların açıkta bıraktığı dizlerin yaraları yıkanır bir de. Her gün aynı saatlerde el arabasıyla dondurmacı amcalar dolaşır mahalle aralarında. Önlerinde beyaz önlükleri , kaymaklı dondurmaları süt kokar.
Haziran, en uzun günler. Güneş, misafirliğe gelen komşu teyze gibi, kalkıp gitmek bilmez. Taaa ki kocası çıkıp görünmesin ufkun ucundan. Bazen bir mahçup  çakır keyif, incecik tebessümüyle; bazen şen kahkalar atar geniş gülüşlerle akşam sofralarında. Masalar bahçelere kurulur. Masa örtülerinde illa patlıcan kızartmasının sosu, akşamın imzası olarak kalır. Çocuklar günün yorgunluğu ile sandalyelerde uyuklar.
 Akşam dokuzdan sonra bahçelerin gösterişsiz hizmetkarları melisa ve yasemin iki ayrı köşeden aşık atışmasına kalkışırlar mis kokularıyla. Duvar dipleri top top ortanca, cam içlerinde kırmızılı pembeli sardunya.Pencereler kapanmak istemez kolay kolay. Gün ne kadar uzunsa gece de bir o kadar sarkar. Çocuklara ne gam okul yok ödev yok. Ince pikeler atılır yataklara. Geceleri sivri sinekler sızar en tatlı uykuların arasına.
   Meyvelerin en lezzetlileri birbirine eklenir pazar tezgahlarında. Papaz erikleri tuza banıp kütür kütür yenirken, mis kokulu çileklerden kavanoz kavanoz reçeller yapılmıştır bile. Aman vişne zamanını kaçırmamak gerek. Onlara da kavanoz ayrılmıştır. Kirazlar kulaklarda bir çift kırmızı küpe. Küçük hanımlar kıkırdar. Acaba kimin bahçesinde dut ağacı var? Yere geçmeden silkmek gerek. Of annem ne bu karın ağrısı tüm ağacı yemenin ne manası vardı? Tadıyla kalmıyor sevdiklerin.
  Kayısı, şeftali, karpuz derken , çöp kovalarından çürük meyve suları sızar. Bahçe hortumları ne güne duruyor? Buz gibi yıkanır her yer, en son kapı önleri. Hızını alamayıp sokağı da ıslatırsın, o da ferahlasın.
Artık karpuz kabuğu da düşmüştür suya. Marmara kıyıları zeytinlik. Hatıralarda denizli piknik . İncir ağacında kurulmuş salıncak .  Çocuklar salıncakta büyüyecek. Haziran, yazın en yeni hali.

Yorumlar

  1. Çok güzel bir yazı, hem haziranı hem de Bursa'yı yaşadım

    YanıtlaSil
  2. Haziranı da bir severim... İçim açıldı ellerine sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder