Radyoda bas bas bağıran
şarkıcı “entel maganda” diye inliyor, sesi çatlak, notaları yanlış, sanki
mikrofona yanlışlıkla düşmüş. Bir anda yayın kesiliyor, DJ yeniden tüm
enerjisini yüklenmiş, haykırıyor mikrofona “sevgili dinleyicilerim ünsüz
ünlüler yayınımız tüm hızıyla devam ediyor, az önce bize şarkı söyleyemeyen
kişi” derken kapatıyorum radyoyu, saçma sapan şakalarla devam eden bu programa
daha fazla katlanamayacağımı düşünüyorum.
Hayatımızdaki her şey kurguya dönüştü, gerçekten sesini duyurmak isteyen
insanları alsalar ya programa bir günlük bir şarkılık mutlu olsalar seslerini
duyurduklarında.
Televizyonu açıyorum, yine
sınırdan geçmeye çalışan bir sürü insanı toplamışlar, içlerinden biri bağıra
bağıra “entel maganda” şarkısını söylüyor. Sabrımın sınırının zorlandığı bir
gün daha kim bilir akşama kadar kaç kez çıkacak karşıma.
Her zaman gittiğim kahvenin
önünde toplanan gençlere gözüm ilişiyor, ellerinde bezler, şapkalar, sopalar
tuhaf bir eşya kitlesi, değişik suratlar kendimi bombalanacak gibi
hissediyorum. Koşarak kaçıyorum sokaktan. Karşıma başka bir genç kitle çıkıyor,
mahalle maçına hazırlanan üç beş serseri olduklarını anlıyorum. İçim rahatlıyor
gibi olacakken geçen ay birbirini bıçaklayan taraftarlar geliyor aklıma.
Sakinleşmeye çalışıyorum bir sokak köşesinde, saçı başı dağılmış bir ayağında
ayakkabı diğerinde yırtık bir terlikle gezen dilenci kadın kesiyor önümü , Allah
rızası için derken soluğumun kesildiğini hissediyorum, yeniden koşuyorum, bu
hayata rızam kalmadı artık
Mirkelam gibiyim koşarak
kaçıyorum hayattan, bir şarkı tuttursam koşarken diye düşünüyorum, saçlarımın
savruluşuna gidiyor aklım, berbere mi gitsem?
Kokular çekiyor beni, çıkmaz
bir sokağa sürükleniyorum. Sert bir kahve içmeli gün bitmeden. Bir espresso
diyorum oturduğum sandalyede , nescafe var diyor gudubet cadının biri, onu da Bim’den
aldık içersen. Türk kahvesi peki? O da Bim’in, hayat çok pahalı diye geveliyor
dişleri arasında, korkarak.
Müjde Bim geldi afişini
görüyorum kafamı kaldırınca , ilk açılan mağazanın heyecanıyla ürün dolduran
cadı gözümde daha da büyüyor, göbeği çoğalıyor gözlerimin önünde pıtır pıtır
çocuklar dökülüyor karnından en sonuncusu afeti devran bir genç kız, elinde
kahve geliyor, french preste filtre kahve, anneme bakmayın siz pek sever eğlenceyi,
diyor
Bu nasıl eylem diyorum? Bir
başkaldırış, diyor genç kız, hayata kafa tutuş, eskiden kalma cüzdanıma
sakladığım atari jetonumu çıkarıyorum, mırıldanıyorum:
Vakit
tamam seni terk ediyorum, Vakit tamam seni terk ediyorum
Bütün alışkanlıklardan öteye
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum
Doymadım inan kanmadım sevgiye
Ahmet Kaya çok severim diyor
kız
Ama sizin de eyleminiz burada
son bulsun, kahve otuz beş lira diyor
French presi yeni aldılar
sanırım parasını benden çıkarıyorlar, diye düşünüyorum. Uzatmadan vuruyorum
kendimi yeniden sokaklara. İsmi neydi acaba dönüp sorsam mı diyorum, bekarsa
bana kaçar mı diye düşünüyorum, kafamı kaldırıp tabelaya bakıyorum yeniden
gelmek üzere kazıyorum aklıma Efsun Cafe. Adı da bu olmalı diyorum, o cadının
başka güzel kızı yoksa eğer.
Bankaya doğru ilerliyorum son
kalan elli liramı çekmek için. Önünde sonsuza kadar uzayan bir kuyrukla sonra
kuruşuna kadar çekmeye yemin etmiş yetmiş yaş üstü eylemcileri görüyorum,
devletin ocağına incir ağacı diken bunlar mı yoksa diyorum, tuşlara basarken
acı çeken kadını görünce anlıyorum bunlarda mağdur, hepimiz gibi
Bankanın camını kendimi ayna
belleyip saçımı başımı düzeltiyorum, karşısındaki hanın üst katlarına gizlenen
avukatlık bürosuna giriyorum.
Spotify diyor içerdeki adam,
büyük rahatlık, ne açarsan aç arkada çalmaya devam ediyor. Bedavaları var aynısı
diyemiyorum.
Bak en sevdiğim diyor “entel
maganda” çalıyor ardına , uğursuzluk burada da devam edecek belli ki. Masanın
üzerine cv mi bırakıyorum, staj için demeye kalmıyor, adam lazım değil deyip
gönderiyor beni. Halbuki araya da bir sürü tanıdık girmişti, bu ucube handa şöhretine
kavuşamamış, davasız avukatın bile yanına yanaşamıyorum.Çıkıyorum handan,
camdan bağırıyor
Yukarı
gel
Yeniden çıkıyorum tıslaya
tıslaya
Para vermem diyor
Tamam diyorum
Staj süresinde kahveleri sen
alacaksın diyor tamam diyorum
Param yok diyemiyorum
Entel magandayı açıyorum,
bodrum hayalleri kuruyorum. Son kuruşuma kadar çekmeye karar veriyorum. Elli
liram olduğunu hatırlıyorum.
Kahve mi çalsam?
Yorumlar
Yorum Gönder