Entel Maganda* - Zeynep Pınarbaşı

 


Radyoda bas bas bağıran şarkıcı “entel maganda” diye inliyor, sesi çatlak, notaları yanlış, sanki mikrofona yanlışlıkla düşmüş. Bir anda yayın kesiliyor, DJ yeniden tüm enerjisini yüklenmiş, haykırıyor mikrofona “sevgili dinleyicilerim ünsüz ünlüler yayınımız tüm hızıyla devam ediyor, az önce bize şarkı söyleyemeyen kişi” derken kapatıyorum radyoyu, saçma sapan şakalarla devam eden bu programa daha fazla katlanamayacağımı düşünüyorum.  Hayatımızdaki her şey kurguya dönüştü, gerçekten sesini duyurmak isteyen insanları alsalar ya programa bir günlük bir şarkılık mutlu olsalar seslerini duyurduklarında.

Televizyonu açıyorum, yine sınırdan geçmeye çalışan bir sürü insanı toplamışlar, içlerinden biri bağıra bağıra “entel maganda” şarkısını söylüyor. Sabrımın sınırının zorlandığı bir gün daha kim bilir akşama kadar kaç kez çıkacak karşıma.

Her zaman gittiğim kahvenin önünde toplanan gençlere gözüm ilişiyor, ellerinde bezler, şapkalar, sopalar tuhaf bir eşya kitlesi, değişik suratlar kendimi bombalanacak gibi hissediyorum. Koşarak kaçıyorum sokaktan. Karşıma başka bir genç kitle çıkıyor, mahalle maçına hazırlanan üç beş serseri olduklarını anlıyorum. İçim rahatlıyor gibi olacakken geçen ay birbirini bıçaklayan taraftarlar geliyor aklıma. Sakinleşmeye çalışıyorum bir sokak köşesinde, saçı başı dağılmış bir ayağında ayakkabı diğerinde yırtık bir terlikle gezen dilenci kadın kesiyor önümü , Allah rızası için derken soluğumun kesildiğini hissediyorum, yeniden koşuyorum, bu hayata rızam kalmadı artık

Mirkelam gibiyim koşarak kaçıyorum hayattan, bir şarkı tuttursam koşarken diye düşünüyorum, saçlarımın savruluşuna gidiyor aklım, berbere mi gitsem?

Kokular çekiyor beni, çıkmaz bir sokağa sürükleniyorum. Sert bir kahve içmeli gün bitmeden. Bir espresso diyorum oturduğum sandalyede , nescafe var diyor gudubet cadının biri, onu da Bim’den aldık içersen. Türk kahvesi peki? O da Bim’in, hayat çok pahalı diye geveliyor dişleri arasında, korkarak.

Müjde Bim geldi afişini görüyorum kafamı kaldırınca , ilk açılan mağazanın heyecanıyla ürün dolduran cadı gözümde daha da büyüyor, göbeği çoğalıyor gözlerimin önünde pıtır pıtır çocuklar dökülüyor karnından en sonuncusu afeti devran bir genç kız, elinde kahve geliyor, french preste filtre kahve, anneme bakmayın siz pek sever eğlenceyi, diyor

Bu nasıl eylem diyorum? Bir başkaldırış, diyor genç kız, hayata kafa tutuş, eskiden kalma cüzdanıma sakladığım atari jetonumu çıkarıyorum, mırıldanıyorum:

Vakit tamam seni terk ediyorum, Vakit tamam seni terk ediyorum
Bütün alışkanlıklardan öteye
Yorumsuz bir hayatı seçiyorum
Doymadım inan kanmadım sevgiye

Ahmet Kaya çok severim diyor kız

Ama sizin de eyleminiz burada son bulsun, kahve otuz beş lira diyor

French presi yeni aldılar sanırım parasını benden çıkarıyorlar, diye düşünüyorum. Uzatmadan vuruyorum kendimi yeniden sokaklara. İsmi neydi acaba dönüp sorsam mı diyorum, bekarsa bana kaçar mı diye düşünüyorum, kafamı kaldırıp tabelaya bakıyorum yeniden gelmek üzere kazıyorum aklıma Efsun Cafe. Adı da bu olmalı diyorum, o cadının başka güzel kızı yoksa eğer.

Bankaya doğru ilerliyorum son kalan elli liramı çekmek için. Önünde sonsuza kadar uzayan bir kuyrukla sonra kuruşuna kadar çekmeye yemin etmiş yetmiş yaş üstü eylemcileri görüyorum, devletin ocağına incir ağacı diken bunlar mı yoksa diyorum, tuşlara basarken acı çeken kadını görünce anlıyorum bunlarda mağdur, hepimiz gibi

Bankanın camını kendimi ayna belleyip saçımı başımı düzeltiyorum, karşısındaki hanın üst katlarına gizlenen avukatlık bürosuna giriyorum.

Spotify diyor içerdeki adam, büyük rahatlık, ne açarsan aç arkada çalmaya devam ediyor. Bedavaları var aynısı diyemiyorum.

Bak en sevdiğim diyor “entel maganda” çalıyor ardına , uğursuzluk burada da devam edecek belli ki. Masanın üzerine cv mi bırakıyorum, staj için demeye kalmıyor, adam lazım değil deyip gönderiyor beni. Halbuki araya da bir sürü tanıdık girmişti, bu ucube handa şöhretine kavuşamamış, davasız avukatın bile yanına yanaşamıyorum.Çıkıyorum handan, camdan bağırıyor

Yukarı gel

Yeniden çıkıyorum tıslaya tıslaya

Para vermem diyor

Tamam diyorum

Staj süresinde kahveleri sen alacaksın diyor tamam diyorum

Param yok diyemiyorum

Entel magandayı açıyorum, bodrum hayalleri kuruyorum. Son kuruşuma kadar çekmeye karar veriyorum. Elli liram olduğunu hatırlıyorum.

Kahve mi çalsam?

Yorumlar