İlk kez Amiin Maalouf’un Semerkant kitabını okurken karşılaştım bu sözle… İleriye ertelenen bir mutluluk için söylenmişti. ‘’Ne yapılması gerekiyorsa şimdi yapılmalı yoksa zaman akar gider ve sen istediğin koşulları bir daha yakalayamazsın ’’ anlamında kullanılmıştı.
Ömer Hayyam sevgilisine ‘’Daha sonra ilerleyen zamanda
beraber oluruz.’’ dediğinde kadın,
Hayyam’a böyle söylüyordu… ‘’Yazlar kışlar senin emrine mi duracak
sanırsın… Ne yapacaksak şimdi yapmalıyız…’’
Evet, Hayyam’ın sevgilisinin söylediği doğru… Yazlar kışlar
bizim emrimize durmaz, ne yapacaksak şimdi başlamalı, şimdi yapmalıyız. Bir
başka şimdi gelmez… Yaşamda gelişen
bütün olaylar, insanlar ve sözcükler tamamen bir kereye mahsus kullanılabilir
şekilde konfirme edilebilirler. İkincisi yeni bir olay, yeni bir düşüncedir.
Yeni düşünceler, yeni olaylara yol açar ve bu böylece akıp gider.
Bu konu ile ilgili, her hatırladığımda bende hüzün bırakan bir
anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir akşam hızlı hızlı işyerimden eve geliyordum. Karşı
apartmanda çok sevdiğim, çok değerli bir ressam Münip amca yaşıyordu. Tanırsınız belki, çok
güzel resimleri vardı. Bireysel sergiler açardı… ‘’Münip Özben’’... Zaman
içinde eşini kanser nedeniyle kaybettiği için yalnız yaşamak zorunda kalan çok
sevgili komşum son derece şık görünümlü
çay sofraları hazırlardı. Tam ben apartmana girerken seslendi:
‘’Esen’’ ‘’Gel 5 dakika balkonda çay içelim.’’ Balkonda yine kraliyet sarayına yakışır incelikte bir çay masası hazırlamıştı…
Düşündüm. Yukarıda yemek yapılacak, annem bekliyor, çocuklar
küçük… Plansız 5 dakikam var mı? Hayır yok… ‘’Münip amca yarın uğrayayım’’
dedim… ‘’Şimdi eve yetişmem lazım…’’ Her zaman bir sebeple, bir yerlere
yetişmem lazımdı… O kadar bir şeylere yetişmem lazımdı ki hayat hep
erteleniyor, hep sonraya kalıyordu…
Adamcağız baktı ve başını salladı. Yaşı ileri bir insanın
bilgiçliğiyle ve içtenlikle ‘’İnşallah’’ dedi... Yüz ifadesinde tam inanmayan
ama inanmak isteyen bir anlam vardı. O benden büyüktü, biliyordu… Ertelemek
demek yapmamak/yapamamak demekti… Çok gençtim, çok zamanım var kiminle ne zaman
istersem oturup, uzun ve keyifli sohbetler edebilirim sanıyordum… Ne yanılgı… O
gün oturup konuşmalıydık… Ertelemek yaşamımıza bir şey kazandırmaz, sadece bir
keşke daha ekler…
Yaşlı komşum Münip amca ertesi gün öğle saatlerinde
televizyon seyrederken, mutfağa doğru gitmek için ayağa kalktığında menier
nedeniyle ortaya çıkan ciddi bir baş dönmesi ile yere düştü… Düşüş o düşüş…
Düşme sonrası acil hastane yatışı, uzun süreli tedaviler, inme, yatağa bağlı
kalma, uzunca bir bakım süresi sonunda ölüm…
İşte o akşam, beni çağırdığı akşam, onunla balkonda çay
içebileceğim en son akşammış… Bilemedim… Bilemezdim…
Ama artık biliyorum ya da bildiğimi sanıyorum yarın yok,
ertelemek yok… Ertelemenin 7 büyük günah arasında olmamasına hep şaşırmışımdır…
Şehvet, tembellik, kibir, oburluk, açgözlülük, öfke, kıskançlık…
Ertelemek de insana tıpkı bu 7 kötü kardeş kadar zarar
verir, bir farkla ki o diğerlerinden daha sinsidir. Diğerleri gibi anında
kavurmaz insanı, en sonunda kurutup bomboş bırakır…
Ertelemek tembelliğe girer, belki ama hayır… Ertelemek tembellikten daha kötü, sinsi bir kandırmaca, bir tuzak… Yaparım zanneder insan ama zamanı var mıdır? Zamanı olsa, koşulları uygun olacak mıdır? Hayır, koşullar hiçbir zaman uygun olmayacaktır. Şimdi vardır ve onu değerlendirebilirsek, değerlendiririz yoksa geçip, gider…
Yazlar kışlar emrimize duracak zannetsek de yaşam beklemez…
Anın tadını çıkarmanız dileğiyle…
Çok güzel yazmışsın, ertelemelerle geçiyor zaman, ve çok azını yapabiliyoruz, bence de 8. Günah.
YanıtlaSilEmeğine sağlık, yazıların bol olsun🙏🏾🙋♀️❤️🌺
Değerli yorumun için çok teşekkür ederim...
YanıtlaSilO kadar doğru ki canımı acıttı. Yüreğin doğru demiş, kalemin güzel yazmış.
YanıtlaSilİçten ve motive edici yorumun için çok teşekkür ederim...
SilÇok güzel bir sözcük harika bir anlatı olmus kalemine sağlık
YanıtlaSilMinnetle teşekkür ederim...
Sil