Siyah Papyon - Füsun Günaydın

 


Siyah papyonunu boynuna takıp, bir adım geri gitti ve aynaya bakıp gülümsedi ‘’Hazırım…’’ Bu akşam eğlenceli bir davete gideceklerdi. Karı koca rahat, fütursuz bir eda ile evden çıktılar. Arabaya binerken birden bir yorgunluk hissetti. Geri dönüp evde dinlemek, hatta uzanıp yatmak isteği geldi içinden… Çabucak kovdu aklından bu düşünceyi…

Ev sahibi, açık hava davetinin yapılacağı mekanın son hazırlıklarını oldukça telaşlı ve mükemmeliyetçi bir gözle kontrol etti. Yeşil çimenlerin üzerinde sağa sola koşarken ‘’ Her şey tamam’’ diye düşündü, içi rahatlamıştı.

Tam bu sırada, davetliler kapıdan birer birer girmeye başladılar. Herkes keyifli ve mutlu görünüyordu. Şakalar, gülüşmeler gırla gidiyordu. Samimi ve güzel bir akşam olacağı o kadar belliydi ki…

Siyah papyonlu adam ve eşi de arabada hızla davete doğru yol alıyorlardı. Birden nereden çıktığı belli olmayan gri bir araba önlerine fırladı. Ne olduğunu anlamaya bile vakit kalmadan kaza olup bitmişti. Şoför mahalli boş görünüyordu. Caddede siyah bir papyon, sahibi olmadan kalakalmıştı.

Olayı çevreden görenler 112’yi aramışlardı bile, ambulansın gelmesi sadece 5 dakika sürmüştü. Sağlık görevlileri hızla yaralıları alıp hastaneye doğru yola çıktılar. Ne yazık ki hastaneye yetişmek mümkün olmamıştı, karı koca ambulansta vefat etti.

Haber, açık hava davetine jet hızıyla ulaştı. Müzik durmuş, ortalık buz kesmişti. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. İnsanlar keyifsiz bir biçimde vedalaştılar… Bahçe tekrar boş kalmıştı. Fakat bu kez mekanın üzerindeki hava az önceki gibi kıpırtılı, heyecanlı değil donuk ve neşesizdi.

Partiden çıkan Alev hızlı adımlarla arabasına doğru ilerledi. Bir an önce buradan uzaklaşmak istiyordu. Arabanın başında bekleyen Füsun’u görünce biraz canı sıkıldı. Gerçekten şu anda hiç gevezelik edecek havada hissetmiyordu kendini, çabucak evine gitmek istiyordu. Bir iki kelime ile konuşmayı kısa keserek arabaya bindi.

Bindiğinde telefonunu davete giderken arabada düşürmüş olduğunu hayretle gördü. Kısa sürede o kadar çok olay olmuştu ki, telefonunu dahi aramamıştı demek… Telefonda cevapsız aramalarda Işın görünüyordu.

‘’ Alo Işın, beni aramışsın…’’ ‘’Evet, evet’’ dedi Işın her zamanki neşeli ses tonuyla ‘’Alevcim kendiliğinden bir gelişme oldu. Gezgin ruhlu kadınlar bir araya toplandık. ‘’Nil, Nurten, İpek, Özlem, Elif, Neslihan hepimiz kuzguncuktayız…’’ ‘’Sadece sen ve Füsun yoksunuz…’’ ‘’Az önce Füsun’u da aradım. O da buraya geliyor. Hadi sen de gel, hep bir arada olduğumuza göre kalemleri kağıtları çıkaracağız demektir….’’

Demek İstediğim:

Yaşamda bırakın yarını, 5 dakika sonrasının bile belli olmadığı bir düzen kurulduğuna göre yapmak istediklerimizi ertelemek ya da sevdiklerimize sarılmak için beklemek kadar anlamsız bir şey olabilir mi?

Sevgilerimle…




Yorumlar