Kavuşmak, Ayrılmak… Hayatın Döngüsü… Füsun Günaydın

 


Mutluydular, dans edermiş gibi hissediyorlardı… İçlerinden dışarı taşacakmış hatta taşmışçasına bir mutluluktu bu hissettikleri. Birlikte olmak, bu kadar uzun bir aradan sonra tekrar bir araya gelmek, bundan daha güzel ne olabilirdi… Duygu yoğunluğu havada elle tutulacak gibiydi nerdeyse…

Birkaç yıl önce kızın yurtdışı eğitimi için İtalya’ya gitmesi ile bir süre ayrı kalmak zorunda kalmışlardı. İşte şimdi bitmişti, bütün o eziyetli süreç geri gelmişti bizim kız…

Heyecanla sarıldılar birbirlerine… Konuşacak çok şey vardı elbette, ama bunlar ayrı kaldıkları için birbirlerine söyleyemedikleri şeyler değildi… Artık ayrılıklar görüntülü iletişim sayesinde sadece fizikseldi. Konuşmak istedikleri şeyler, paylaştıklarının devamı olabilirdi olsa olsa…

Birbirlerine anlatmadıkları/ paylaşamadıkları hiçbir şey yoktu, yani hemen hemen hiçbir şey…

‘’Hadi’’ dedi delikanlı ‘’Kahvaltı için deniz kenarında bir yer ayırttım gel, gidelim…’’ Oysaki kız yol yorgunuydu… Eve gidip biraz dinlenmekten başka bir şey istemiyordu ama şu anki kadar yoğun duygular içindeyken bunu söylemesi mümkün değildi…  

Gülüşerek gittiler… Biraz sonra mükemmel bir deniz manzarası karşısında yan yana oturmuş çaylarını içiyorlardı. ‘’Biliyor musun?’’ dedi kız ’’En çok özlediğim şeylerden bir tanesi de bizim usullerimizle demlenen çay oldu… Bak ne kadar güzel… Orada daha çok kahve tercih ediliyor…’’

Gülümsedi delikanlı, onun konuşmasını kesmek istemiyordu, istiyordu ki o konuşsun hep konuşsun… Kulakları onun sesiyle dolsun, taşsın… O kadar özlemişti ki karşısında etten kemikten bir halde oturmasını, onun sesini dinlemeyi, yüzünü seyretmeyi…

Ortak arkadaşlarından, birbirlerinin tanıdığı akrabalarından söz ettiler bir süre… Ne kadar telefonda konuşulmuş da olsa pek çok havadis birikmiş gibiydi…



  ‘’Yeni bir projeye atılım yapıyoruz…’’ dedi delikanlı…‘’Biliyorsun temiz içme suyu çok önemli bir konu … Kuveyt’te bir su laboratuvarı kurmak üzere anlaşma yaptık…’’

‘’Oh, o iş kesinleşti mi?’’ ‘’Bahsetmemiştin’’

‘’Yeni kesinleşti daha …’’

Biraz burulmuştu kız… Daha yeni gelmişti, şimdi de nişanlısı mı gidecekti… Biraz mahcup olmuştu delikanlı ama eninde sonunda anlatmak zorundaydı…  Uzun uzun anlattı yapılması planlanan işi, işin büyüklüğünü, önemini, mutlaka şirketin kuruluş aşamasında hatta kurulduktan sonra işler oturuncaya kadar orada olması gerektiğini… Bu arada Ayla da bir süre sonra isterse kendisi ile gelebilirdi tabii...

‘’Neden bir süre sonra ‘’ dedi kız… ‘’Birlikte gidebiliriz belki…’’ Hayır, henüz şartlar uygun değildi… Onu belirsiz şartlara götürüp, rahatsız koşullarda yaşatmak istemiyordu. En iyisi kendisinin önce gidip işleri düzenlemesi daha sonra da Ayla’nın gelmesiydi…

Ayla’ya da mantıklı geldi bu durum ‘’Hem ben de İtalya’da yaptığım çalışmayı yayın haline getiririm bu arada…’’ diye geçirdi içinden.

‘’Ne zaman başlamayı düşünüyorsunuz? ’’ diye sordu…

‘’Valla aslında her şey hazır, yarın başlarız çalışmalara…’’ dedi delikanlı.

‘’Yani yolculuk yarın mı?’’ dedi Ayla bu kez gerçekten şaşırmış, hatta biraz da kızmıştı…

‘’Yok’’ dedi delikanlı mahcup bir tarzda ‘’Bugün öğleden sonra 14:00’ de…’’

Genç kız artık iyiden iyiye kızmıştı ‘’Ama bu da ne demek oluyor? Bana niçin söylemedin, hiç değilse bilerek gelirdim, belki dönüşümü birkaç gün önceye çekerdim…’’

‘’Her şey son anda belli oldu…’’

‘’Sen tek başına önden mi gidiyorsun…’’

‘’ Hayır, bizim Sevda ve Ayhan da benimle geliyorlar.’’

‘’Tamam’’ dedi kız ‘’Sana iyi yolculuklar… Gidince beni ararsın, konuşuruz… Ama çok darıldım bilesin…’’

‘’Haklısın’’ dedi delikanlı ‘’Fakat gerçekten her şey son ana kadar belirsizdi ve olaylar birden netleşti…’’

‘’Hadi’’ dedi kız ‘’Kalkalım artık, baksana senin zamanın yok... Bir an evvel havaalanına doğru yola koyul bari’’

Az önceki neşeden eser kalmamıştı…



Demek İstediğim :

İnsan ne kadar çabuk kızıp, vazgeçiyor her şeyden oysaki az önceki öyküde 2 saat öncesine göre değişen hiç bir şey yoktu… Halen ikisi de hayatta ve sağlıklıydı… Halen birbirlerini seviyorlardı… Halen birlikte bir gelecek hayal edebiliyorlardı… Ama böyle değildi işte insan… İstiyor ki, her şey ama her şey tam düşündüğü, hayal ettiği gibi olsun… Sanki her şeyi çok iyi düşünebilirmiş gibi,  kendi hayali dışında bir gelişme olur olmaz, hemen canı sıkılır, umutsuzluğa kapılır…

Olaylara sonradan baktığımızda ‘’İyi ki hayal ettiğim gibi olmamış’’ dediğimiz seferler pek çok olduğu halde, bir türlü vazgeçemedik şu inatçı kırılganlığımızdan… Halbuki hayat sonsuz değil, sadece sınırlı bir zaman dilimi için bize sunuldu… Bu zamanı güzel kullanmak varken, en iyi bildiğimiz şeylerden biri genellikle huzursuzluk çıkarmak oluyor…

Yapmayalım artık üzülmeyelim ona buna, sarılalım hayata, sevelim hayatı… Anlayalım artık yaşamdaki tek kazancın, iyi geçirdiğimiz zaman olduğunu…

Bakın şu anki düşünceleriniz ile yazının başındaki düşünceleriniz, hatta ortasındaki düşünceleriniz birbirinden ne kadar farklı…

‘’Şimdi, bu anı’’ doğru yaşayalım, doğru değerlendirelim… Geçti! Artık az önceki ana geri dönüşünüz yok … Az önceki anı değerlendirenler kazandı, tereddüt edenler için süre bitti...

Sevgilerimle…

 

 

Yorumlar

  1. Anı değerlendirmek, zamanın geri dönüşsüzlüğü çok güzel bir yazı. Eline sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder