Dans Edermiş Gibi -Işın Güner Tuzcular



 Her sabah kumsalda oturup, uzun uzun ufka bakardı. Rüzgârdan, tuzdan elleri kösele gibi olmuş balıkçılar, bisikletli kürklü turistler arasında anın içinde ama da andan uzaktaydı.  Eteklerim deniz kabukları dolu, kumların üstünde yanında otururdum, bazen saatlerce fark etmezdi beni, bazen de eli elimde aşk sözleri fısıldardı.  Buz gibi mavi gözler aniden fırtınalarla alevlenirdi.  Öyle mutlu olurdum ki o anlarda dans edermiş gibi hissederdim, okyanusun üstünde, dalgalarla oynaşarak yapılan bir tangoyu ruhumda duyardım.

Dolunayda ahşap evin halsiz merdivenlerini çıkıp, akşam kapısını çaldığımda morla gelen bir yangın gibi karşılamıştı beni. Dokunduğum teniydi ve fısıldadığı sevda sözleri.   Saatin obur sarkacı hızlıca tüketmeye kararlıydı bu sevda dolu dakikaları, saniyeleri, hiç usanmadan, hiç acımadan. Kalbim zalim oburun ritmine uymuş hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı, rüya her şey rüyaydı, geçen o saniyelere inat, sarkaca inat görülen şehvetli bir rüya.

Gece yarısı kalkıp resim yapmaya başladı, fırça, boyalar ve tuvalle o erişilmez dünyasına girmişti yine. Kalkıp giyindim, bir ağıt gibi çıktı ağzımdan hoşça kal.

Duygusal feveranlarıma sağır, esrik bir duygunun etkisinde kan kırmızısına boyuyordu tuvali.

Ertesi sabah kumsalda elini tuttum, buzlu gözleri uzaklara çok uzaklara bakıyordu.  Günaydın dedim, öptüm dudaklarından, hiç oralı olmadı.  Yengeç kız olsam balıkçıların ağında yine de ilgisini çekemezdim.

Ahlakı bir kaygı, dış baskılar bizi birbirimizden uzaklaştırsa bu kadar çaresiz olmazdım.

Resim sanki onun fahişesiydi ya da renklerin eteğinde bir divaneydi o.

Dokunduğu tenimdi ama mor bir yangında kaybolup gitmişti ruhum.

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder