Atlar
Demişken Şehrazat…
Atlar hakkında bir yazı yazın denildiğinde aklıma çok eski
bir hikaye geldi. Şimdi size onu anlatacağım…
…Küçüklüğünden bu yana atları çok severdi. Yalnız bir
çocukluk geçirmişti. Zamanının çoğunda atların yanında olurdu. Onları besler, severdi. Atlar da onu ayrı
bilip, severlerdi. Sanki o üzerlerine bindiğinde daha bir yavaş, daha bir
dengeli giderlerdi. Onu incitmek istemezlerdi… Zaman içinde iyice usta bir
binici oldu.
Günün birinde yeni bir at doğdu. Görür görmez çok sevdi bu bembeyaz
atı… Şehrazat dedi adına… Günler, aylar geçtikçe Şehrazat gelişti, güzelleşti…
Bütün boş zamanlarında Şehrazat’ın yanında alıyordu, soluğu… Dünya bir yana Şehrazat bir yanaydı…
Şehrazat gücü, güzelliği dillere desten bir attı. Ünü bütün
ülkeyi tutmuştu… Şehrazat’ı geçebilen at yoktu… Üzerine bindi mi, ikisi ok gibi
fırlarlardı ileriye… Hiçbir binici, hiçbir at tutamazdı onları… Şehrazat
zamanla efsane haline geldi…
Efsane olmak hakkıydı… Öylesine güzel, öylesine güçlü ve
hızlıydı. Bir gün yine Şehrazat’la yaptıkları bir geziden dönmüşlerdi. At çayıra
otlanmaya gitti yavaş yavaş… Sakin sakin otlanırken, birden ne oldu bilinmez Şehrazat huzursuzlandı, ileri
doğru bakmaya başladı…
Nasıl olduysa oldu, aniden hızla ileri fırladı, başladı
koşmaya… Gidiş o gidiş… O gece yok Şehrazat, ertesi gün yok, ertesi gece yok…
Perişan olmuştu. Adım adım, gece gündüz bütün çevreyi aradı… Yok yok…
Yer yarılıp, içine girmişti Şehrazat… Bir hafta sonra yine
bir gece atlardan biriyle dolaşırken, ileride gecenin karanlığında beyaz bir
ışık gibi gördü Şehrazat’ı… Hızla ileri sürdü atını… Yine gördü karanlıkta
hareket eden beyaz lekeyi, daha da hızlandı… Artık emindi… Öndeki at Şehrazat’tı…
Çılgın gibi koşturmaya başladı atını… Her geçen dakika daha hızlı
yaklaşıyorlardı Şehrazat’a … Kısa sürede aralarındaki mesafe kapandı… İyice
yaklaştı…
Tam yakalarken, eli havada kaldı… İçi cızzz etti… Şimdi ne
olurdu Şehrazat’ı yakalarsa… Alır götürürdü yerine… Güzel…
Ama ne olurdu Şehrazat’ın ülkeyi saran ünü… Hani Şehrazat
yakalanamazdı?…Hani Şehrazat’ı hiçbir at tutamazdı?… Kimseler yetişemezdi ona…
Demek İstediğim:
Sevmek neydi, sevdiğini ölümüne takip edip, alıp getirmek
mi? Sevmek neydi, sevdiğiyle mutlu, içi huzurlu yan yana kalmak mı yoksa sevdiğinin
adına leke gelmesin, onun yüzüne gölge düşmesin diye fedakarlık etmek mi?...
Ne yapmalıydı? Şehrazat’ın ününü yerle bir edip, geri mi
getirmeliydi, yoksa bırakmalı onu sonsuza, izin mi vermeliydi Şehrazat’ın
efsane olarak yaşamasına…
Sahi, siz olsanız ne
yapardınız?
Yorumlar
Yorum Gönder