Fıldır fıldır gözleri çöp çıkarma bahanesiyle atmış kendini
kasvetli evinden dışarı. Kıpır kıpır,
kahvedekilerle laflama peşinde. Munis
ifritler toplaşmış, ne diyecek diye bekleşiyorlar. Tespihler çekiliyor,
bıyıklar buruluyor, okey taşları vuruluyor, çaylar karıştırılıyor, kulaklar
bekliyor…
Müstehcen bir sırnaşıklıkla yaklaşıyor. Mizanseni kurmuş
kafasında.
Deniz duvarının orada buluşan aşıklardan başlıyor,
dalgakıranda şarap içenleri sayıyor, oradan kale arkasındaki büyük kabahate dem
vuruyor.
Elde tespihler bıyıklar bükülüyor, fesuphanallah çekiliyor. Munis
ifritler deşiyor onun kinayeli kelimelerini, büyütüyor, iç karanlıklarında
yuvarlıyor, ortaya atıp, çarpıştırıyor. Artık munis değiller sadece ifritler.
Karanlık fışkırıyor tüm kasabaya.
Tekbir getiriyorlar, sağır bir gürültü kasaba meydanında.
Namus diyor birisi, ar diyor öteki… Din de elden gidiyor…
Eski zaman müzesinin orada kalabalık büyüyor, yutuyor tüm
aydınlığı.
Çiçekleri, otları hoyratça ezerek, denize doğru
çayırlıklarda yürüyor öfkenin ayakları, ibrisin ordusu…
Gezici tiyatro çadırını yakıyor birisi, gençlere doğru
açlıkla ilerliyor öteki…
Yorumlar
Yorum Gönder