Kırmızı Eldiven, Merdiven - Alev Ramiz

 

Konstantin Somov - Boksör 

Güneş tam tepede, temmuz sıcağı kiremitleri nasıl da kasıp kavurmuştur şimdi.

Kim bilir gece hangi kedinin haylazlığı sonucu kırılan bir dizi kiremit sabah kapının eşiğini 30 cm yükseltmişti. Çatıya çıkıp neler olup bittiğini anlamak da cabası...

“Merdiven nerde?”

“Kilerde .” dedi annesi, iki büklüm bedeni çaresizce bakıyordu oğluna.

Babası öte aleme gideli beri evin her şeyiydi. Kilere indi, merdiveni ararken dirseği bir kutuya çarptı, devrilen kutudan kırmızı boks eldivenleri yere düştü.

Hatırladı ringlerde “Büyük Boksör.” naralarını.

Babasının ölümünden sonra annesi izin vermemişti ringlere dönmesine. İpleri özledi tutunduğu, kenarda iliştiği tabureyi, yüzüne dökülen suyu.

Eski alışkanlıkla tükürüğünü çalkalayıp yere tükürdü.

Seni ya kaybedersem demişti annesi, elimde avucumda bir sen varsın. Kaybetmezdin ya anne, sen asıl çatıdan kork, orada başıma bir iş geleceği hiç mi kafana basmıyor?


Eldivenleri kutuya yerleştirdi. Ah o dokunuş!

“Buldun mu merdiveni?”

“Buldum anne, bulmaz olaydım, çıkıyorum çatıya.”

Ne çok ısrar ediyordu çıkması için. Bunu bir çatıcı çağırıp halledebilirdi şüphesiz, işi bedavaya getirecek, eski toprak.

Merdiveni aldı, dışarı çıktı.

Bedavacı dedi içinden. Herkesin gücünden, hayatından istifade eden bedavacı.

Çatıya doğru bir, iki çıkmaya başladı. Merdiveni iyi yerleştirdiğinden emin miydi?

Bir, iki, üç, onuncu basamakta ayağını kaldıramadı. Bu da ne, basamağa kim yapıştırmış sakızı? Şaka mı bu!

Ayağını çekmeye çalışırken merdiven sallandı sağa, sola. Düştü.

 

 

 

 

 

Yorumlar