Yataktan kalkmadan yorganını yere attı. Küçük odada yer
biraz daha daralmıştı. Zaten oda denemez. Altı üstü 2 sofa, ortası meydan...
“Keyfi yapıyorsun bunu değil mi?” diye söylendi sevgilisi.
Elleri ne kadar da zarifti. Bir kedi gibi usulca yorganı
yerden aldı, katlamaya başladı. Ağız yerine geçirdiği, babaannesinden kalma mor,
yeşil çiçekli kanaviçe danteli eliyle düzeltmeyi ihmal etmeden.
İster istemez gülümsedi, hep gülümsetirdi böyle. İnceliklerinin
farkında mıydı acaba?
Sen de gülümse dedi içinden. Sen de bırak hayatı, kasma bu
kadar, nedir bu telaşen diye sormak istedi, soramadı.
Sanki az ileride, köşe
başında, yeni bir hayat var seni bekleyen.
Yok bak nasıl görürsen 14 metrekare hayat. Ortası meydan,
içine şelale koy, pınarlar, ceylanlar koy. Hatta araya aksiyon girsin, bir
kaplan çalının arkasında saklı, ceylanı gözlüyor, fırsat anını kollamakta.
Bunu düşünür düşünmez kaplan olmak geldi içinden. Hızla
sevgilisinin beline dolandı.
Hay Allah! 14 metrekareye aşk sığar mı?
“Yapma. ” dedi sevgilisi. Bak mesaj yazacaktın babana bugün.
Yazma, yazma nereye kadar? Bırak ben yazayım. Ay sonunu getiremedik yine.
Yorumlar
Yorum Gönder