Elif'e bu kelime daha ruhani konuları çağrıştırmış;
Âlem, Âlemler, El-âlem
Bugünkü kelimemiz Âlem, bu sözün ilk akla getirdiği Fatiha suresinin ilk Ayeti oluyor Alemlerin Rabbi olan Allah’a şükürler olsun diyoruz. Acaba kaç âlem var Allah’ın Rabbi olduğu? Bu çoğul ifade beni hep düşünceye sevk eder.
Bizim bildiğimiz Evren’den başka Evrenler de var mı acaba? Günümüzde gittikçe artan alanı genişleyen bir astronomi bilgisine sahip oluyoruz. Farklı Galaksiler keşfediliyor, kendisi çoktan sönmüş yok olmuş olsa da ışığı halen bize ulaşmakta olan yıldızların varlığından haberdar oluyoruz.
En çok Nebulaları seviyorum. Nebula uzayda geniş alana yayılmış, toz ve çeşitli gazlardan oluşan bulutsu bir yapı olarak tarif ediliyor. Türkçe ismini de Bulutsu koymuşlar. Çok eski çağlardan beri bazıları fark edilmiş.
Uzay teleskoplarıyla rengârenk görünüyor. O resimlere bakınca başka âlemlerde kayboluyoruz.
İnsanlar ilk inşalardan beri hep başını yukarı göğe kaldırmış, orada neler olduğunu Ay’ın Güneş’in anlamını yıldızları gezegenleri anlamaya, hareket halindeki gezegenlerin hareketini takip etmeye çalışmış.
Bu hareketlerden manalar çıkartmaya, gayret etmiş, Gökcisimlerinin dünyada olan biteni etkilediğine inanmış.
Bu ilgi halen devam ediyor ama artık pek az kişi başını yukarı kaldırıp gökleri inceliyor, daha çok bilgisayar ekranından sorularımıza cevap arıyoruz.
Bir de “El âlem ne der?” var. En iyisi “Ne derse, desin” diyerek yola devam etmek, çünkü her birimiz ayrı bir dünyayız. Birbirimizden farklıyız. Alemlerin için de birer bağımsız varlıklarız.
Her birimizin kendimize ait duygu ve düşünceleri var. “Biriciğiz.”
Kimin düşüncesinin daha doğru olduğu da ilk bakışta belli değil. Belki biz daha doğru düşünüyoruz belki karşımızdaki.
Başkasını yargılamadan evvel acaba kendimizi O’nun yerine koyabiliyor muyuz? Empati yapabiliyor muyuz?
Aslında başkasının yerine koyabilmek de imkânsız, çünkü birisi benim yerime geçse, o benim gibi değil kendi gibi görüp, kendi gibi düşünüp, kendi gibi davranacak.
İşin aslı Atatürk’ün de dediği gibi “Biz, bize benzeriz” Her birimiz kendine has özelliklerle davranır. Belki de o anda öyle yapılabileceği için, en doğrusunun veya en uygununun öyle olduğu için ya da içinden öyle geldiği için “öyle” yapar. O da kendini bağlar. Başkasını alakadar etmez.
Kişi zaman zaman kendisini eleştirse de gün olur barışır. İçinden neyi neden yaptığını bilir. Kendini anlar.
Yorumlar
Yorum Gönder