“Haftada Bir Yazı” gurubumuzda ilk yazım. Bir kelime veriliyor ve altı dakika içerisinde bir şeyler yazıyoruz. Arzu, “Elif önündeki kitabı aç, 60. Sayfadan bir kelime seç” dediğinde, önümdeki kitap Dante’nin Rime şiirleriydi. Kitabın bir sayfası İtalyanca, bir sayfası Türkçedir. 60. sayfa İtalyancayı ve Amore’nin ilk harfi büyük harfle yazıldığı için ilk onu gördüm. Dolayısıyla bugünkü etkinliğin konusu Aşk oldu. Dante’de Aşk kendisi öznedir, Aşk bir kişi gibidir, kendisi bir kuvvettir, onun için büyük harfle yazılır."
Bugün günlerden aşk. Aşk bize neler yaptırır, neleri
hatırlatır? Mesela, yirmi sene sonra yolda giderken birisinin ismi dudaklardan
dökülür mü aniden? Dökülebilir. Öyle hiç aklında yokken durduk yerde.
Aşk’a karşı bir gücümüz var mı? Kafamızı öbür tarafa
çevirebilir miyiz? Çevirebiliriz belki ama O gene kendisini hatırlatır.
Ne yaparsan olmadığı durumlarda ne yapabiliriz? Mesela ele
alalım Dante’yi; Beatrice öldüğünde ne yaptı? Veya bu aşkın olamayacağının,
yani imkansız olduğunu anladığı durumlarda ne yaptı?
Dante, sevilenden hiçbir şey beklemeden sadece O’nu yücelten
şiirler yazmaya karar vermiş.
Mesela bu şiirinde, kendisine soru soran bir başka şaire, “Dünyada
insanların değer verdiği başka şeylerde var, bazen bunlar aşka da üstün
gelebilir ama Aşk’la mücadele edersen, kavga etmeye çalışırsan kaybeden sen
olursun” diyor.
O’na göre her şeyin başı, ortası, sonu Aşk.
Aşk döndürüyor Kâinatı.
Aşk için yaratmış Yaratan…
ELİF MAT
AMORE
Italyanca aşk... Kulağa daha mı hoş geliyor?
Aşk ve Anarşi'yi seyrettim geçenlerde Netflix'te (pandemi dönemi iyice müptela oldum Netfix'e) İsveç dizisi ve İsveç'çesini yazarken hatırlayamadım ama tuhaf kulağa hoş gelmeyen bir kelimeydi, dizileri orjinal dilinden İngilizce Altyazı ile izlemek gibi bir huyum var, bu diziyi izlerken İsveç'çe kulağıma hiç aşk dili olarak gelmedi. İtalyanca ya da İspanyolca dizilerde dili anlamasam da şiir gibi, aşk gibi geliyor. Zaten aşk değince de İspanyollar, İtalyanlar akla geliyor. Venedik'te Aşk mı? Stockholm'da aşk mı? İsveç ve aşk örtüşmüyor . Stockholm çok güzel bir şehir ve orada harika iki gün geçirdim ama aşk? Dizi de çok güzeldi aslında, ama aşk... google'a baktım Karlek İsveççesi... Yani bir yer de Amore öteki yer de karlek... Karar sizin.
Bu aralar niye bana hep bu "aşk" konuları çıkıyor ? Seçkin Zengin'in bir seçkisi için de "ilk göz ağrısı" temasında yazdım geçenlerde. Çok çok eskilere gitmem gerekti. İlk göz ağrım kimdi?
Filmler, şarkılar geçti o anda gözümün önünde. 6 dakika da hepsini yazmasam da bir çok imge geldi geçti zihnimden. Nesrin Sİpahi'nin söylediği şarkı ne kadar da güzel.Hayatım dökülür bir gül yaprağı
Sitemler örüyor kaderin ağı
Hayatım dökülür bir gül yaprağı
Başkadır ilk sevgi, ilk göz ağrısı
Geçse de ömrümün en güzel çağı
Başkadır ilk sevgi, ilk göz ağrısı
Tamamı youtube'da var. İlgilenen okura...
https://www.youtube.com/watch?v=HTro_iWmuC0
Amore... ilk amore..
Ben mi ne yaptım? Nasıl yazdım ilk göz ağrısını? Çok eskiden yazdığım bir metni yeniden kurguladım. Kurgu ve aşk? Beraber gider mi? Oldu ama...
Amore ...
Gözlerimi kapıyorum, kelime beni nereye götürüyor?
Venedik? Maskeli asil bir kadın meydanda, bir gondol, gizemli sevgili gondolla geliyor.... Neler neler yazılır.
Venedik dedim de ahh.... seyahet etmeyi ne çok özledim...
IŞIN TUZCULAR
PANDEMİ'DE AŞK
Nurten Pandemi'de Aşk'ı yazmış 💔💓
Yasakların en güzeli değil midir Aşk? Yasaklı olmanın herkesi zıvanadan çıkardığı günlerde çıktı karşıma. Öfkemi, hıncımı alıp götürmese de sevginin varlığını hissetmek güzel. Huzuru getirmese de sessizliği dinlemek güzel.
Dalgaların kıyıya vurması gibi yıpratması, çileden çıkıp tam bağıracakken susmak, kendini akıntıya bırakmak gibi bir şey işte. Gitmek istediğinde ayaklarının götürmediği, dokunmak istediğinde dokunamadığın, sözlerin bitip sükutun olduğu yerdesin.
Nedeni, nasılı bıraktığın yargılamadan kaçtığın, kendi mesafene sığındığın bir ada. Dokunulmazlığın olduğu, maskelerin ardına sakladığın suretinle, nefesine yakın herkese uzak kaldığın anda anlıyorsun. Kaçtığın her şey çıkıyor karşına, görmek istemediğin kadar net. Bocaladığın kulaç attığın dalgaların ardında bir türlü çıkamadığın o ada.
Yitip gitmek istiyorsun, bir sise sarınıp kaybolmak. Duaların yetmediği, acıların varlığını yadsımak adına kaçmak. Gidemediğin kalakaldığın anlara isyan ve boşlukta kaybolmak.
NURTEN YURT
AŞK
Aşk, al
sana kocaman bir kelime. İki kişi arasındaymış gibi, ikilik gibi bir şey. Ama
değil hepi topu bir kişilik. Aşkın öznesi de nesnesi de bir kişi. Görmek
istediğini gören belki de yalnız ona
görünen aşkın hayali ile yaşayan biri.
karşındaki ancak senin görmek istediğin kadar var.
Aşk heyecan mı , bağlanma mı? Aradığını
bulmak ya da ya da ararken kaybolmak mı? Kimine tutkunun doruğa çıkması, kimine
göre yasak meyvenin baştan çıkarıcı aynı zamanda tehlikeli cazibesi. Bazen
içinde kaybolunmuş merhamet arayışının aynadan bakan yansıması. En sevdiğimiz
de kendi yansımamız ve en kızdığımız.
Aşk nelere sebep olur? Bulmaya, aramaya, bir olmaya, kör olmaya , ayrılıkla kor olmaya, varmaya, vuslata, hasrete, çekmeye, itmeye..... İnsanın tüm halleri gibi yoruma ve yorumculara açık bir hal Aşk da. Güçlü bir duygu öleceğim ya da uçacağım zannettiren. Mitlerde, efsanelerde, romanlarda yaşattığımız Aşk imkansızı olduracak kadar güçlü. Bugün hızla akıp giden şu hayatta geçici hevesler için kullanılıyor. Oysa ki biz Aşka aşıktık. Romanlarda okuduğumuz, filmlerde izlediğimiz koşulsuz sevgilerin etkisiyle tutulduk . Hepsinde umut yaşattık. Çoğunu da umut yaşattı
İPEK DİZDAR
Yorumlar
Yorum Gönder