Sarnıçta zaman -Işın Güner Tuzcular

 



Küreğin her suya dalışında kalbimin atışı hızlanıyor, taş duvarlarla çevrelenmiş ıslak bir yalnızlığın ortasında, dik başlı sütunların arasında süzülürken kayık, zaman labirentinde hapsolmuş ruhlardanım.

Yerin altında farklı mı akıyor zaman?

Karanlıkta, dipsiz sularda geriye mi sarıyor saniyeler?

Zayıf bir ışığın yansımasında, suyun dibinde hayal meyal görüyorum Medusa’yı.  Poseidon’dan kaçıp, sığınmış durgun, karanlık sularına sarnıcın.

Kayıkçı ansızın asılıyor küreklere, başladığımız noktaya yeniden dönüyoruz. Zamanı hiçleyen duvarları ardımda bırakıp, gökyüzü ile buluşuyorum. Zaman tekrar hızlanıyor, keşmekeşinde Sultanahmet’in geçmiş yıkık duvarlardan, kırık sütunlardan fısıldanan hikayeler sadece.

Zamanı durdurmak istediğimde iniyorum sarnıca, artık sular çekilmiş, kayıkçılar silinmiş hafızalardan. Dünya güzeli Medusa, Athena güzelliğini kıskanınca, yılan başlı, gördüğünü taşa çeviren bir yaratık olmuş çıkmış. Yılan saçlarıyla, tepe taklak objektiflere gülümsüyor. Kahve içip onu seyrediyoruz. 

Ben zamanı durdurmak istiyorum da zaman da artık durmuyor, duramıyor, sarnıcın güngörmüş taş duvarlarına çarpıp, çarpıp akıyor saniyeler…

Sular çekilirken labirente, kayıp ruhlar… her şey çekiliyor gizli gölgelere.

Yine de büyülü sarnıç, çekiyor beni duvarlarının içine.

Telaşesinde şimdinin unutuyorum Medusa’yı, Yıllar sonra yenilenince sarnıç hatırlıyorum onu. 

Güneşin en parlak olduğu günde, uzun uzun kuyruklarda bekliyoruz, yerin altına girmek için. 

Demir merdivenlerden indiğimizde sular yok denecek kadar az, her sütunun arkasında bir heykel, ışıklar kâh sarı kah kırmızı, arada uzun karanlıklar, Panayır yeri gibi sarnıç.

 

Bekledim Medusa’yı ayaklanıp, taşa dönüştürmesini kalabalıkları ama o duvarın dibinde, sarnıcın kuytu bir köşesinde yeni heykellerle fotoğraf çektiren sevgililere hüzünle bakmakta, güzeller güzeli olduğu günleri düşlemekte…

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder